Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
içimlik
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçilecek miktarda olan


için
Anlamı:

1. edat , edat , edat , edat , Amacıyla, maksadıyla

Örnek:

1. Ukalalık yapmamak için bütün gayretine rağmen yine de o düşündüğünü yapmıştı.

1. Ukalalık yapmamak için bütün gayretine rağmen yine de o düşündüğünü yapmıştı.

2. Neden ve sonuç belirten bir söz

Örnek:

1. Hastanın uykuda olduğunu söylemesi sırf vakit kazanmak içindi.

1. Hastanın uykuda olduğunu söylemesi sırf vakit kazanmak içindi.

3. -den dolayı, -den ötürü

Örnek:

1. Bu büyükşehirde ona ilk hitap eden adam olduğu için ona yüreğini açmak ihtiyacını duyuyordu.

1. Bu büyükşehirde ona ilk hitap eden adam olduğu için ona yüreğini açmak ihtiyacını duyuyordu.

4. Özgü, ayrılmış

Örnek:

1. Sizin için bir kitap getirdim.

1. Sizin için bir kitap getirdim.

5. Düşüncesince, kendince, göre

Örnek:

1. Bizim için çok enteresan bir şeydi bu yeni icat.

1. Bizim için çok enteresan bir şeydi bu yeni icat.

6. Hakkında

Örnek:

1. Gel gör ki dilimin ucunda kağnı var. Kağnılar için de bir çift sözüm var.

1. Gel gör ki dilimin ucunda kağnı var. Kağnılar için de bir çift sözüm var.

7. Oranla, göz önünde tutulursa

Örnek:

1. Bu şapka senin için büyük.

1. Bu şapka senin için büyük.

8. Karşılığında, karşılık olarak

Örnek:

1. Bu eşyalar için kaç lira ödediniz?

1. Bu eşyalar için kaç lira ödediniz?

9. Uğruna, yoluna

Örnek:

1. Neler yapmadık şu vatan için.

1. Neler yapmadık şu vatan için.

10. Süre belirten bir söz

Örnek:

1. Açık söyleyeyim, size birkaç gün için sığındım.

1. Açık söyleyeyim, size birkaç gün için sığındım.

11. Ant deyimleri yapan bir söz

Örnek:

1. Namusum hakkı için. Çocukların başı için.

1. Namusum hakkı için. Çocukların başı için.


için için
Anlamı:

1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , İçinden, açığa vuramayarak, gizli gizli

Örnek:

1. Loş odayı sadece bir mum aydınlatıyor ve en karanlık köşede zavallı bir kız için için ağlıyordu.

1. Loş odayı sadece bir mum aydınlatıyor ve en karanlık köşede zavallı bir kız için için ağlıyordu.

2. Yavaş yavaş

Örnek:

1. Dördü de buna inanmak istiyor hatta için için inanıyorlardı.

1. Dördü de buna inanmak istiyor hatta için için inanıyorlardı.


için için gülmek (veya gülümsemek)
Anlamı:

1. belli etmeden, gizli gizli gülmek

Örnek:

1. Belki tramvayda, vapurda yan yana giderken, o ona için için gülmüştür, belki de alay etmiştir.

1. Belki tramvayda, vapurda yan yana giderken, o ona için için gülmüştür, belki de alay etmiştir.


için için kaynamak
Anlamı:

1. aşırı heyecan, gözü peklik ve hareket içindeyken bunu belli etmemek


için için yanmak
Anlamı:

1. ateşin yanması sürmek, farkına varılmadan yanmak

Örnek:

1. Pamuk için için yanıyor, zaman zaman küçük parıltılar çıkarıyordu.

1. Pamuk için için yanıyor, zaman zaman küçük parıltılar çıkarıyordu.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , dışa vurmadan çok üzülmek


içinde
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Süresince, zarfında

Örnek:

1. Bu yarım saat içinde evde neler geçti?

1. Bu yarım saat içinde evde neler geçti?

2. Ortamında

Örnek:

1. Dünya atom çağında, biz hâlâ medeniyet kavgası içindeyiz.

1. Dünya atom çağında, biz hâlâ medeniyet kavgası içindeyiz.

3. ... ile dolu bir biçimde

Örnek:

1. Yüzü kırışık içinde.

1. Yüzü kırışık içinde.


içinde duymak
Anlamı:

1. hissetmek, varlığını algılamak

Örnek:

1. Donmak üzere olan insanların tatlılığını içimde duymaya başladım.

1. Donmak üzere olan insanların tatlılığını içimde duymaya başladım.


Ön Takı : (bir şeyi)

içinde kaybolmak
Anlamı:

1. göze çarpmamak

Örnek:

1. Fakat götürdükleri eşya da kendileri de koca köşkün içinde kayboldular.

1. Fakat götürdükleri eşya da kendileri de koca köşkün içinde kayboldular.

2. giysi çok büyük gelmek

3. beklenen sonuca ulaşamamak


içinde olmak
Anlamı:

1. herhangi bir özellik yaradılışında var olmak

2. hevesli, istekli olmak


içinde yüzmek
Anlamı:

1. olumlu veya olumsuz bir durumun aşırı derecesinde bulunmak

Örnek:

1. Para içinde yüzmek. Sefalet içinde yüzmek.

1. Para içinde yüzmek. Sefalet içinde yüzmek.


Ön Takı : (bir şey)

içindekiler
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir kitabın, derginin baş veya sonuna konulan, konu başlıklarını sayfa numaralarıyla gösteren liste, fihrist

2. Bir kitap, dergi, gazete, mektup vb.nin içinde bulunan konular veya kapsadığı şeyler, münderecat


içinden bir şeyler kopmak
Anlamı:

1. içi ezilmek

Örnek:

1. İdris Bey atına binip köyden ayrılırken içlerinden bir şeyler koptu.

1. İdris Bey atına binip köyden ayrılırken içlerinden bir şeyler koptu.


içinden çıkmak
Anlamı:

1. karışık bir işin güçlüklerini yenebilmek, üstesinden gelmek

Örnek:

1. Pek cazip bir iş fakat çok paraya, çok vasıtaya ihtiyaç var. Bakalım bunun içinden nasıl çıkabileceğim?

1. Pek cazip bir iş fakat çok paraya, çok vasıtaya ihtiyaç var. Bakalım bunun içinden nasıl çıkabileceğim?


içinden geçirmek
Anlamı:

1. bir şeyi yapmayı düşünmek


içinden geçmek
Anlamı:

1. düşünmek, aklından geçmek

Örnek:

1. İçinden geçip de bir türlü açığa vuramadığı sözleri, şimdi ezberlenmiş bir nutuk veya bir dua hâlinde söylüyordu.

1. İçinden geçip de bir türlü açığa vuramadığı sözleri, şimdi ezberlenmiş bir nutuk veya bir dua hâlinde söylüyordu.


içinden gelmek
Anlamı:

1. bir şeyi yapmak için içten bir istek duymak

Örnek:

1. Yüzüne bakmak istemiyordum, onu aşağılamak istediğimden değil içimden öyle geliyordu.

1. Yüzüne bakmak istemiyordum, onu aşağılamak istediğimden değil içimden öyle geliyordu.


içinden gülmek
Anlamı:

1. sezdirmeden eğlenmek


Ön Takı : (birine)

içinden kan gitmek
Anlamı:

1. içi kan ağlamak

Örnek:

1. Şu kadıncağıza öyle acıyorum ki içimden kan gidiyor.

1. Şu kadıncağıza öyle acıyorum ki içimden kan gidiyor.


içinden konuşmak
Anlamı:

1. kimsenin duymayacağı kadar alçak sesle konuşmak


içinden okumak
Anlamı:

1. ses çıkarmadan okumak

2. argo , argo , argo , argo , sessiz bir biçimde sövmek


içinden olmak
Anlamı:

1. bir yerin merkezinde yaşamak veya orada doğmuş bulunmak


içinden yanmak
Anlamı:

1. çok istemek, sabırsızlık göstermek

Örnek:

1. Yanımızdan bir ayak evvel kaçmak için içinden yanıyor.

1. Yanımızdan bir ayak evvel kaçmak için içinden yanıyor.


içine almak
Anlamı:

1. kapsamak


içine ateş atmak
Anlamı:

1. aşırı acı, sıkıntı veya üzüntü verecek davranışta bulunmak

Örnek:

1. Nazmiye'nin içine avuçla ateş atıp evden içeri giriyor ama başını kaldırıp pencereye bakmıyordu.

1. Nazmiye'nin içine avuçla ateş atıp evden içeri giriyor ama başını kaldırıp pencereye bakmıyordu.