Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
içi kapanmak
Anlamı:

1. sıkılmak, bunalmak


içi kararmak
Anlamı:

1. sıkılmak, bunalmak

Örnek:

1. Hani bazı kadınlar vardır, hödük koca ile düşe kalka eblehleşir, içleri kararır, ispinoz gibi susar otururlar.

1. Hani bazı kadınlar vardır, hödük koca ile düşe kalka eblehleşir, içleri kararır, ispinoz gibi susar otururlar.

2. hiçbir şeyden tat alamaz olmak

3. umutsuzluğa düşmek


içi kazınmak (veya kıyılmak)
Anlamı:

1. açlıktan midesinde eziklik duymak


içi paralanmak (veya parçalanmak)
Anlamı:

1. birine acıyarak çok üzülmek

Örnek:

1. Yusuf için her fedakârlığa razı idim. Fakat buna imkân göremiyordum. İçim parçalandı.

1. Yusuf için her fedakârlığa razı idim. Fakat buna imkân göremiyordum. İçim parçalandı.


içi rahat etmek
Anlamı:

1. kaygı duyulacak bir konu bulunmadığını öğrenerek ferahlamak

Örnek:

1. Vehbi dede itiraz etmezse içi rahat edecek.

1. Vehbi dede itiraz etmezse içi rahat edecek.


içi sıkılmak
Anlamı:

1. bunalmak

Örnek:

1. Sekiz saattir trendeyim. Tren boş ve neşesiz. İçim sıkılıyor.

1. Sekiz saattir trendeyim. Tren boş ve neşesiz. İçim sıkılıyor.


içi sızlamak
Anlamı:

1. çok üzülmek


içi sürmek
Anlamı:

1. ishal olmak


içi tez
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Aceleci


içi titremek
Anlamı:

1. özen göstermek

2. çok üşümek

3. duygulanmak


içi vık vık (veya fık fık veya pır pır) etmek
Anlamı:

1. sabırsızca, tedirgin davranmak


içi yağ bağlamak
Anlamı:

1. yüreği yağ bağlamak


içi yanmak
Anlamı:

1. çok susamak

2. büyük bir acı, sıkıntı vb. nedenlerle çok üzülmek

Örnek:

1. Sanki ağlayan ve en çok içi yanan o değildi.

1. Sanki ağlayan ve en çok içi yanan o değildi.

3. bir şeye karşı büyük bir özlem duymak

Örnek:

1. Biliyorum içiniz vatan aşkıyla yanıyor, aynen benim gibi.

1. Biliyorum içiniz vatan aşkıyla yanıyor, aynen benim gibi.


içici
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçme işini yapan (kimse)

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ayyaş


içicilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İçici olma durumu


ıcığı cıcığı
Anlamı:

1. isim , isim , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , isim , isim , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , İçi dışı, hepsi


ıcığını cıcığını çıkarmak
Anlamı:

1. incelenmemiş, elden geçirilmemiş hiçbir yerini bırakmamak, en küçük ayrıntısına kadar incelemek, didik didik etmek

Örnek:

1. Allah'ın bildiğini kuldan ne saklamalı, ilk önce aklımdan bazı çirkin şüpheler geçer gibi olmuştu. Hastanenin ıcığını cıcığını çıkarmıştım.

1. Allah'ın bildiğini kuldan ne saklamalı, ilk önce aklımdan bazı çirkin şüpheler geçer gibi olmuştu. Hastanenin ıcığını cıcığını çıkarmıştım.


ıcığını cıcığını sormak
Anlamı:

1. bir kimsenin soyunu sopunu, huyunu suyunu iyice öğrenmek için araştırmak


içilebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İçilebilmek işi


içilebilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , İçilme ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Sigara içilebiliyordu bu evde.

1. Sigara içilebiliyordu bu evde.


içiliş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İçilme işi


içilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İçilmek işi


içilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , İçme işi yapılmak

Örnek:

1. Önce evde yapılmış vişne likörü yahut bizdeki rakıya benzeyen pastisler içilir.

1. Önce evde yapılmış vişne likörü yahut bizdeki rakıya benzeyen pastisler içilir.


içim
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İçme işi, içiş

2. Bir şey içilirken alınan tat

Örnek:

1. Bu çayın rengi yok ama içimi iyi.

1. Bu çayın rengi yok ama içimi iyi.

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir yudumda içilecek miktarda olan


içimli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçimi herhangi bir nitelikte olan

Örnek:

1. Ağır içimli. Güzel içimli.

1. Ağır içimli. Güzel içimli.

2. İçimi iyi, lezzetli

Örnek:

1. Senin tütünün de içimli bir şey değil ya!

1. Senin tütünün de içimli bir şey değil ya!