92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Her işte aklından türlü kötülükler geçiren
1. ansızın içi sızlamak
1. Otuz sayfa okurum diye umduğum koca bir günün sonunda zar zor üç sayfa okuyabildiğimi anımsayınca içim cız etti.
1. Otuz sayfa okurum diye umduğum koca bir günün sonunda zar zor üç sayfa okuyabildiğimi anımsayınca içim cız etti.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Beklemeye dayanamayan, tez canlı, sabırsız
1. sıkılmak, bunalmak
1. Hayvan aklıma geldikçe içim daralıyor dayı.
1. Hayvan aklıma geldikçe içim daralıyor dayı.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Düşündüğünü açıkça söyleyen, gizli bir düşüncesi olmayan, ikiyüzlü olmayan, özü sözü bir
1. Ben tüm ömrümde içi dışı bir insan olmaya çalıştım, sanırım oldum da.
1. Ben tüm ömrümde içi dışı bir insan olmaya çalıştım, sanırım oldum da.
1. düşündüğünü açıkça söyleyen, gizli bir düşüncesi olmayan, ikiyüzlü olmayan
1. kusmak
2. kusacak duruma gelmek
1. Cip hazır, dedi. İnşallah süspansiyonu iyidir yoksa yollarda içimiz dışımıza çıkacak.
1. Cip hazır, dedi. İnşallah süspansiyonu iyidir yoksa yollarda içimiz dışımıza çıkacak.
1. üzülmek, yüreği burkulmak
1. O kadar tatlıydı ki insanın içi eziliyordu.
1. O kadar tatlıydı ki insanın içi eziliyordu.
2. acıkma hissi duymak
1. İçim eziliyor, bir bardak süt içeyim.
1. İçim eziliyor, bir bardak süt içeyim.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , sıkıntı ve heyecan içine düşmek
1. Ay! İçim eziliyor kızım. Uzatma çabuk söyle.
1. Ay! İçim eziliyor kızım. Uzatma çabuk söyle.
1. çok üzülmek
1. İçi ezim ezim eziliyordu.
1. İçi ezim ezim eziliyordu.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Her an kötülük düşünen
1. istemeden kısa bir süre uyuyuvermek
1. Hanife kadın hastalandı, şimdi o gelinceye kadar işlerini ben yapıyorum, çamaşır yıkadım da yorulmuşum, şöyle içim geçmiş.
1. Hanife kadın hastalandı, şimdi o gelinceye kadar işlerini ben yapıyorum, çamaşır yıkadım da yorulmuşum, şöyle içim geçmiş.
2. bir işe yaramaz duruma gelmek
1. Islak duvarların, rüzgâr vurdukça çatırdayan çatıların altında insanların içi geçti.
1. Islak duvarların, rüzgâr vurdukça çatırdayan çatıların altında insanların içi geçti.
3. yaşlılıktan, güçsüzlükten isteksiz olmak, hiçbir şeye ilgi duymamak
4. kavun, karpuz vb. yenmeyecek biçimde içi bozulmuş olmak
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Sabırlı, rahat, huzurlu, gamsız, tasasız
1. Kanıksamış, vurdumduymaz, içi geniş bazı evliler bunun ... neşeli kahkahalarını kesmeyebilirler.
1. Kanıksamış, vurdumduymaz, içi geniş bazı evliler bunun ... neşeli kahkahalarını kesmeyebilirler.
1. içi sürmek
2. bir şeyi yapmayı veya elde etmeyi çok istemek
1. Gençtim, güzeldim, düzgüne, rastığa, janjanlı çoraba benim de içim gidiyordu.
1. Gençtim, güzeldim, düzgüne, rastığa, janjanlı çoraba benim de içim gidiyordu.
1. acıklı bir durum karşısında dayanamamak
2. kıskanmak, çekememek
3. vicdanına sığdıramamak
1. birdenbire heyecanlanmak
1. Güler'i gördüm ve içim hop etti.
1. Güler'i gördüm ve içim hop etti.
1. telaş, sabırsızlık, coşkunluk göstermekten kendini alamamak
1. Nazmiye'den çok İhsan'ın içi içine sığmıyor, birazdan başlarına gelecekleri tasarlayarak kahroluyordu.
1. Nazmiye'den çok İhsan'ın içi içine sığmıyor, birazdan başlarına gelecekleri tasarlayarak kahroluyordu.
1. istediğini yapamama yüzünden üzülmek
1. Bir an önce varalım diye içim içimi yiyor.
1. Bir an önce varalım diye içim içimi yiyor.
2. dert etmek
1. hoşlanmak, sevmek
1. Uzun yıllar içim ısınmadı ona.
1. Uzun yıllar içim ısınmadı ona.
1. bir şeyden midesi bulanmak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , benimsememek, kabullenememek
1. isteksiz ve gönülsüz olmak
1. Uzunca bir süredir, bir daha âşık olamayacak kadar içinin kağşadığını düşünüyordu.
1. Uzunca bir süredir, bir daha âşık olamayacak kadar içinin kağşadığını düşünüyordu.
1. iğrenmek
2. taşkın bir ağlama duygusu içinde bulunmak
3. duygulanmak, heyecanlanmak
1. çok üzüntü duymak
1. Demin Raif Efendi'nin karısını dinlerken içim kan ağlıyordu.
1. Demin Raif Efendi'nin karısını dinlerken içim kan ağlıyordu.