92406 kayıt bulundu.
1. kapalı bir yere hızlıca girmek
1. Bir taş merdivenden çıkıp yarı açık duran bir tahta kapıdan içeriye dalıyorlardı.
1. Bir taş merdivenden çıkıp yarı açık duran bir tahta kapıdan içeriye dalıyorlardı.
2. bir yere izinsiz girmek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yanındakilerden daha içeride, daha geride bulunan
1. İçerlek birahanenin uzun koridorunda kendimi çok yabancı buldum.
1. İçerlek birahanenin uzun koridorunda kendimi çok yabancı buldum.
2. İçine çökmüş, derinde olan
1. Siyah oyuklarında içerlek gözleri sağa sola çevrildi.
1. Siyah oyuklarında içerlek gözleri sağa sola çevrildi.
1. -e , -e , -e , -e , İçin için öfkelenmek
1. O adi herife vurmana içerlemiş de değilim.
1. O adi herife vurmana içerlemiş de değilim.
2. Kırılmak, alınmak
1. Babama fena içerlemiş.
1. Babama fena içerlemiş.
1. -i , -i , -i , -i , İçine almak, içinde bulundurmak, ihtiva etmek
1. Düpedüz tehdit içeren yazıların sayısı da hayli kabarıktı.
1. Düpedüz tehdit içeren yazıların sayısı da hayli kabarıktı.
2. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , Bir şey, başka bir şeyin varlığını gerektirmek, biri ötekini ister istemez düşündürmek, tazammun etmek
1. Cins kavramları tür kavramlarını, tür kavramları birey kavramlarını içerir.
1. Cins kavramları tür kavramlarını, tür kavramları birey kavramlarını içerir.
1. isim , isim , isim , isim , Kendi duygularını, kendi kendini anlayabilme yeteneği
Telaffuz : i'çgörü
1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , Bir canlı türünün bütün bireylerinde akıl ve düşünceden bağımsız olarak doğuştan gelen bilinçsiz her türlü hareket ve davranış, insiyak, sevkitabii
1. Bir çeşit içgüdüyle fincanı alıyor tepsiden ve hemen dudaklarına götürüyor.
1. Bir çeşit içgüdüyle fincanı alıyor tepsiden ve hemen dudaklarına götürüyor.
2. hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Organizmayı o türe özgü olan bir amaca ulaşmaya sürükleyen davranış eğilimi
Telaffuz : i'çgüdü
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçgüdü ile ilgili, içgüdülü, insiyaki
1. Bu içgüdüsel korunma, tavırlarına, yaşıyla bağdaşmayan bir durgunluk ve olgunluk getiriyor.
1. Bu içgüdüsel korunma, tavırlarına, yaşıyla bağdaşmayan bir durgunluk ve olgunluk getiriyor.
1. güzel bir şey karşısında sıkıntısı dağılmak, ferahlamak
1. Artık bu çehrenin karşısına geç. Bak, bak, için açılsın.
1. Artık bu çehrenin karşısına geç. Bak, bak, için açılsın.
1. `dışı süslü, güzel görünüşlü ancak içi berbat` anlamında kullanılan bir söz
1. midesi kabul etmemek
2. sakıncalı gördüğünden veya beğenmediğinden, bir işi yapmak istememek
1. `dış görünüşü ile başkalarının hoşuna giden bir şeyin veya durumun gerçekte kötü yönleri olabilir` anlamında kullanılan bir söz
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçinde bir şey bulunmayan
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Önemsiz, değersiz
1. önemi ve anlamı kalmamak
1. Biliyorum; bütün sözler yavan, bütün sözcüklerin içi boşalmış, bütün anlamlar kullanılmış.
1. Biliyorum; bütün sözler yavan, bütün sözcüklerin içi boşalmış, bütün anlamlar kullanılmış.
1. kusacak gibi olmak
1. Tabanları, dizleri sızlar gibi oldu. Bir de içi bulandı, kusacak gibi oldu.
1. Tabanları, dizleri sızlar gibi oldu. Bir de içi bulandı, kusacak gibi oldu.
1. bir şeye çok üzülmek
1. Hayatımızda bozukluğunu, yokluğunu içlerimiz burkularak duyduğumuz ne vardır ki millî şuur eksikliğinden gelmesin?
1. Hayatımızda bozukluğunu, yokluğunu içlerimiz burkularak duyduğumuz ne vardır ki millî şuur eksikliğinden gelmesin?
1. istek duymak
1. Arsız bir tabiatım var. Ne görsem içim çeker.
1. Arsız bir tabiatım var. Ne görsem içim çeker.