92406 kayıt bulundu.
1. bir kimse veya nesneyi en küçük bir tehlikeden bile korumak, titizlikle savunmak
1. -i , -i , -i , -i , Fiske vurmak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hafifçe sitem etmek
1. isim , isim , isim , isim , Atgillerin taze dışkısı
1. At fışkısı kokan sıcak havayı üst üste kokladı.
1. At fışkısı kokan sıcak havayı üst üste kokladı.
Lisan : Rumca
1. isim , isim , isim , isim , Bir ağacın dibinden süren ince dal
2. Asma kütüğünde hereğin üst yanında biten dal
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Fışkırma ihtimali bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Sıvıları fışkırtmaya yarayan araç
2. Ağzındaki iki cam borudan biri üflendiğinde ötekinden su fışkıran, laboratuvarlarda yıkama işlerinde kullanılan bir deney aracı
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ansızın veya çabucak fışkırmak
1. Elleri ayakları kadın değildi ama geri kalan her yanından dişilik, mayıslı toprak gibi gür, bereketli fışkırıvermişti.
1. Elleri ayakları kadın değildi ama geri kalan her yanından dişilik, mayıslı toprak gibi gür, bereketli fışkırıvermişti.
Telaffuz : fışkırı'vermek
1. isim , isim , isim , isim , Fışkırmak işi
2. gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , Güneş yüzeyinden uzaya sıcak gaz kütlelerinin fırlaması
1. -den , -den , -den , -den , Gaz veya sıvılar bir yerden basınç etkisiyle yukarıya doğru birdenbire ve hızla çıkmak
1. Suya en başköşeyi ayırmalarının nedeni de iyi suyun, hemen hemen memleketimizin dört bucağından fışkırmasıdır.
1. Suya en başköşeyi ayırmalarının nedeni de iyi suyun, hemen hemen memleketimizin dört bucağından fışkırmasıdır.
2. Bitkiler toplu hâlde, gür olarak yetişmek
1. Kaldırım taşları arasından fışkırmış otların bütün sokağı bürüyeceği muhakkak!
1. Kaldırım taşları arasından fışkırmış otların bütün sokağı bürüyeceği muhakkak!
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir şey bir yerde bol bol görülmek
1. Ölümsüzlerden fışkıran ışık, karanlıkları bir anda dağıttı.
1. Ölümsüzlerden fışkıran ışık, karanlıkları bir anda dağıttı.
1. isim , isim , isim , isim , Belli hızla hareket eden bir akışkan yardımıyla, başka bir akışkanın boşalmasını sağlayan alet, ejektör
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Suyu yukarıya doğru, türlü biçimlerde fışkırtan ağızlık, fışkırık
1. Bu fıskiyenin sularını yıllarca neşeden çağıldar gibi duymuştum.
1. Bu fıskiyenin sularını yıllarca neşeden çağıldar gibi duymuştum.
Lisan : Arapça fisḳiyye
fiskos masası, fiskos sehpası
1. isim , isim , isim , isim , Başkalarının duyamayacağı biçimde gizli ve alçak sesle konuşma
1. Aralarında bir fiskos geçti.
1. Aralarında bir fiskos geçti.