Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
fısıldanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fısıldanmak işi


fısıldanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Fısıltı hâlinde söylenmek

Örnek:

1. Kulaktan kulağa, gidecek olanların isimleri fısıldanıyordu.

1. Kulaktan kulağa, gidecek olanların isimleri fısıldanıyordu.


fısıldaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fısıldaşmak işi


fısıldaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , Birbirine fısıldamak

Örnek:

1. Bazı aileler sokağa çıkmış, genç kızlar aralarında fısıldaşıyorlardı.

1. Bazı aileler sokağa çıkmış, genç kızlar aralarında fısıldaşıyorlardı.


fısıldayabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fısıldayabilmek işi


fısıldayabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Fısıldama ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Belki de aynı ses sana bütün soruların cevabını fısıldayabilir.

1. Belki de aynı ses sana bütün soruların cevabını fısıldayabilir.

2. Fısıldamaya gücü yetmek

3. Fısıldama becerisi bulunmak


fısıltı

İlgili Kelimeler:

fısıltı gazetesi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fısıldarken çıkan, güçlükle duyulan sesin adı

Örnek:

1. Yazdığı aşk şiirlerini gece yarısına kadar fısıltıyla defalarca okudu.

1. Yazdığı aşk şiirlerini gece yarısına kadar fısıltıyla defalarca okudu.


fışıltı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fışırdama sırasında çıkan sesin adı

Örnek:

1. Önümdeki denizin fışıltısını duyuyordum.

1. Önümdeki denizin fışıltısını duyuyordum.


fısıltı gazetesi
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Toplumu ilgilendiren bir konu ile ilgili dedikodu


fişini çekmek
Anlamı:

1. birine zarar vermek

2. birini öldürmek

3. yaşama dönme umudu olmayan hastayı, nefes alması, kalbinin atması gibi faaliyetlerini yerine getiren aletlerden ayırmak


fişini tutmak
Anlamı:

1. bir kimsenin davranışlarını fiş üzerinde belirlemek


fısır fısır
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Fısır sesi çıkararak

Örnek:

1. Kuru otlar fısır fısır yanar. Su musluktan fısır fısır akıyor.

1. Kuru otlar fısır fısır yanar. Su musluktan fısır fısır akıyor.

2. Gizli olarak, alçak bir sesle

Örnek:

1. Yeğeni gündüz okuduğu gazetelerdeki haberleri, kimseye duyurmadan fısır fısır ona aktarıyor.

1. Yeğeni gündüz okuduğu gazetelerdeki haberleri, kimseye duyurmadan fısır fısır ona aktarıyor.


fışır fışır
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Fışır sesi çıkararak

Örnek:

1. Kumaş fışır fışır ediyor. Su fışır fışır akıyor.

1. Kumaş fışır fışır ediyor. Su fışır fışır akıyor.


fışırdama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fışırdamak işi


fışırdamak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Fışır fışır ses çıkartmak


fışırdatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fışırdatmak işi


fışırdatmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Fışır fışır ses çıkartmak


fısırtı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fısıltı


fışırtı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fışırdama sırasında çıkan sesin adı


fışırtılı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Fışırtı sesi çıkaran

Örnek:

1. Zevk alıyor kadın terastan aşağı şakırdayan suların içinde süpürgenin fışırtılı müziğini duymaktan.

1. Zevk alıyor kadın terastan aşağı şakırdayan suların içinde süpürgenin fışırtılı müziğini duymaktan.


fışırtısız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Fışırtı sesi çıkarmayan


fişka
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Çipo tırnağını kaldırıp asmak için geminin kenarında bulunan sabit veya hareketli demir askı


Lisan : İtalyanca fissa

Telaffuz : fi'şka

fiskal
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Hazineye ilişkin

2. Vergiye ilişkin


Lisan : Fransızca fiscal

Telaffuz : l ince okunur

fiske
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parmak uçlarıyla yapılan hafif vuruş

Örnek:

1. Başının altından yastığı çektim ve yüzüne fiskeler hâlinde su serptim.

1. Başının altından yastığı çektim ve yüzüne fiskeler hâlinde su serptim.

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İki parmak ucu ile tutulabilen miktarda olan

Örnek:

1. Yeniden dolan bardağa, bizim dost bir fiske kül daha attı.

1. Yeniden dolan bardağa, bizim dost bir fiske kül daha attı.

3. İnsan derisinde herhangi bir sebeple ortaya çıkan ufak ve içi su dolu kabartı


Lisan : Rumca

fiske fiske kabarmak (veya olmak)
Anlamı:

1. kabarcıklar oluşmak

Örnek:

1. Yumurta yiyince çocuğun derisi fiske fiske kabardı.

1. Yumurta yiyince çocuğun derisi fiske fiske kabardı.