92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Bazı mobilya kilitlerinin içinde bulunan, birbirinin benzeri fakat farklı ölçüdeki uçları yaylı kilit elemanı
Lisan : Fransızca fiche
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Hiçbir karşılık beklemeden
Lisan : Arapça fīsebīlillah
Telaffuz : fi:sebi:lillah
fişekhane, deli fişek, havai fişek, arayıcı fişeği, işaret fişeği, kestane fişeği, manevra fişeği
1. isim , isim , isim , isim , Tüfek, tabanca vb. hafif ateşli silahlara, atılmak için sürülen ve içinde barut bulunan bir kovan ile bu kovanın ucuna yerleştirilmiş mermiden oluşan cephane
1. Ben fişeklerin barutunu, tapasını, saçmasını koyarım, beybaba!
1. Ben fişeklerin barutunu, tapasını, saçmasını koyarım, beybaba!
2. Donanma ve şenliklerde kullanılan çeşitli yanıcı veya patlayıcı maddeler
1. Kestane fişeği.
1. Kestane fişeği.
Lisan : Farsça fişeng
1. ortalığı karıştıracak bir söz söylemek
2. kaba konuşmada , kaba konuşmada , kaba konuşmada , kaba konuşmada , cinsel birleşmede bulunmak
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Fişek yapılan yer
Lisan : Farsça fişeng+ḫāne
Telaffuz : fişekha:ne
deli fişeklik
1. isim , isim , isim , isim , Üzerine tüfek, tabanca fişekleri geçirilip bele asılan veya omuzdan bele doğru çapraz geçirilen kemer, kargılık
2. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , Kütüklük
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Fişekliği olan
1. Gittiği zaman karşısında filintalı, fişeklikli, külotlu ve kalpaklı aslan gibi bir genç adam bulmuştu.
1. Gittiği zaman karşısında filintalı, fişeklikli, külotlu ve kalpaklı aslan gibi bir genç adam bulmuştu.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Koku, ilaç vb. sıvıları püskürtmek için kullanılan araç
1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Koku, ilaç vb. sıvıları püskürtmek
1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Koku, ilaç vb. sıvılar püskürtülmek
1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Koku, ilaç vb. sıvıları püskürttürmek
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Fısıltı hâlinde, fısıldayarak, alçak sesle
1. Ağabeyi ile fısıl fısıl konuştular, birlikte sevindiler.
1. Ağabeyi ile fısıl fısıl konuştular, birlikte sevindiler.
1. isim , isim , isim , isim , Fısıldamak işi
1. Kapıda biriken kalabalık homurdanmaya ve fısıldamaya başlamıştı.
1. Kapıda biriken kalabalık homurdanmaya ve fısıldamaya başlamıştı.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Başkalarının duyamayacağı kadar alçak sesle konuşmak, fıslamak
1. Savcı, kumandanın kulağına birkaç kelime fısıldadı.
1. Savcı, kumandanın kulağına birkaç kelime fısıldadı.