Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
fırlatılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırlatılmak işi


fırlatılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Fırlatma işi yapılmak

Örnek:

1. Öteki arkadaşların kan revan içinde sağa sola fırlatıldıklarını müşahede ettim.

1. Öteki arkadaşların kan revan içinde sağa sola fırlatıldıklarını müşahede ettim.


fırlatış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırlatma işi


fırlatıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırlatıvermek işi


fırlatıvermek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Ansızın fırlatmak

Örnek:

1. Ağzında biriken tüm sıvıyı sağ tarafındaki boşluğa değil sol tarafındaki düşmana fırlatıverdi.

1. Ağzında biriken tüm sıvıyı sağ tarafındaki boşluğa değil sol tarafındaki düşmana fırlatıverdi.


Telaffuz : fırlatı'vermek

fırlatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırlatma işi

2. spor , spor , spor , spor , Kol ve bacağın vücudun orta çizgisinden türlü yönlere, son eklemine kadar hızla ve gergin olarak uzaklaştırılması


fırlatmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Hızla atmak, bulunduğu yerden dışarı atmak

Örnek:

1. Kalemi kâğıdı fırlatıp yatağıma koştum.

1. Kalemi kâğıdı fırlatıp yatağıma koştum.


fırlayış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırlama işi

Örnek:

1. O, küçücük çekirdeklerin kabuklarını yırtıp koca toprağı iterek havaya fırlayışına keyifle bakıyordu.

1. O, küçücük çekirdeklerin kabuklarını yırtıp koca toprağı iterek havaya fırlayışına keyifle bakıyordu.


fırlayıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırlayıvermek işi


fırlayıvermek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çabucak fırlamak

Örnek:

1. Bunların tek derdi barem basamaklarını aşarak bu mertebeye fırlayıvermekten ibarettir.

1. Bunların tek derdi barem basamaklarını aşarak bu mertebeye fırlayıvermekten ibarettir.


Telaffuz : fırlayı'vermek

firma
Anlamı:

1. isim , isim , ticaret , ticaret , isim , isim , ticaret , ticaret , Tüzel kişiliği olsun olmasın bir ekonomik etkinlik birimi


Lisan : İtalyanca firma

Telaffuz : fi'rma

fırsat

İlgili Kelimeler:

fırsat düşkünü, fırsat eşitliği, fırsat yoksulu

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Herhangi bir şey için en uygun zaman, uygun durum veya şart, vesile, okazyon

Örnek:

1. Önce istemedim, sonra düşününce bunun evden kurtulmam için bir fırsat olduğunu anladım.

1. Önce istemedim, sonra düşününce bunun evden kurtulmam için bir fırsat olduğunu anladım.


Lisan : Arapça furṣat

fırsat beklemek (veya aramak)
Anlamı:

1. en uygun şartı, durumu veya zamanı kollamak


fırsat bilmek
Anlamı:

1. bir şeyden belli bir amaçla hemen yararlanmak


fırsat bu fırsat
Anlamı:

1. `yararlanılacak en uygun zaman` anlamında kullanılan bir söz

Örnek:

1. Fırsat bu fırsat deyip gelip görüyorlar, yiyip içiyorlar.

1. Fırsat bu fırsat deyip gelip görüyorlar, yiyip içiyorlar.


fırsat bulmak
Anlamı:

1. uygun, elverişli zaman bulmak

Örnek:

1. Ben ve ablanız fırsat buldukça size serbest ders vermeye geleceğiz.

1. Ben ve ablanız fırsat buldukça size serbest ders vermeye geleceğiz.


fırsat düşkünlüğü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırsat düşkünü olma durumu


fırsat düşkünü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Kötülük yapmak için fırsat kollayan (kimse)


fırsat düşmek (veya çıkmak)
Anlamı:

1. bir imkâna kavuşmak

Örnek:

1. Evet, mademki fırsat düşmüştü, cesaretini göstermek lazımdı.

1. Evet, mademki fırsat düşmüştü, cesaretini göstermek lazımdı.


fırsat eşitliği
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sunulan olanaklardan herkesin ayrım yapılmaksızın eşit biçimde yararlanması


fırsat her vakit ele geçmez
Anlamı:

1. `fırsat insanın eline çok seyrek geçtiği için çıkan fırsat iyi değerlendirilmelidir` anlamında kullanılan bir söz


fırsat kollamak (veya gözlemek)
Anlamı:

1. yapmak istediği iş için uygun bir zaman veya bir durum beklemek

Örnek:

1. Sonra fırsat kollamasını biliyordu ve tekme yapıştıracak, çelme takacak zamanı içgüdülerin şaşmazlığıyla seçiyordu.

1. Sonra fırsat kollamasını biliyordu ve tekme yapıştıracak, çelme takacak zamanı içgüdülerin şaşmazlığıyla seçiyordu.


fırsat sakal altından geçer
Anlamı:

1. `fırsatı yakalayabilmek için uygun zamanı kollamak gerekir` anlamında kullanılan bir söz


fırsat vermek
Anlamı:

1. bir işi yapmak için uygun, elverişli şartı sağlamak

Örnek:

1. Bu çeşit yazılara cevap vermek hasma fırsat vermek olur.

1. Bu çeşit yazılara cevap vermek hasma fırsat vermek olur.


fırsat yoksulu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Eline fırsat geçmeyen (kimse)