92406 kayıt bulundu.
1. `bir şeyi elde etmek için çalışmalı, tembel tembel oturmamalıdır` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Eriyebilme niteliği veya derecesi
1. isim , isim , isim , isim , Erme işi
1. Bu makama eriş, ona, bir devlet reisinin tahtına veya koltuğuna kurulmuş gibi bir his verir.
1. Bu makama eriş, ona, bir devlet reisinin tahtına veya koltuğuna kurulmuş gibi bir his verir.
1. isim , isim , isim , isim , Erişebilmek işi
1. Bir kişinin ahlaklı olması için, o benim dediğim gerçek ahlaka erişebilmesi için bir iç âlemi olmalıdır.
1. Bir kişinin ahlaklı olması için, o benim dediğim gerçek ahlaka erişebilmesi için bir iç âlemi olmalıdır.
1. -e , -e , -e , -e , Erişme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Çatışma çıkacağını sanmıyorum ama silahlarınız kolay erişebileceğiniz bir yerde olsun.
1. Çatışma çıkacağını sanmıyorum ama silahlarınız kolay erişebileceğiniz bir yerde olsun.
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Vücutta bir kas kasılırken, sinirden akım geçerken duyarlı bir aygıtla belirlenebilen düşük güç
1. isim , isim , bilişim , bilişim , isim , isim , bilişim , bilişim , Genel ağda bir sayfanın ulaşılabilir olması
1. -e , -e , -e , -e , Erişilme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Aklın kavrayamadığı hakikatlere, tasavvuf ve vahiy yolu ile erişilebilir.
1. Aklın kavrayamadığı hakikatlere, tasavvuf ve vahiy yolu ile erişilebilir.
1. -e , -e , -e , -e , Erişme işi yapılmak, ulaşılmak, yetişilmek
1. Şiirlerinin birkaçı erişilmez derecede güzel belki de şair olmaya özenmediği için eşsiz incilerdir.
1. Şiirlerinin birkaçı erişilmez derecede güzel belki de şair olmaya özenmediği için eşsiz incilerdir.
1. isim , isim , isim , isim , Erişme işi
2. Belli iki yer arasında gidip gelebilme, ulaşım, muvasala
1. İki köy arasında erişim kesildi.
1. İki köy arasında erişim kesildi.
1. sıfat , sıfat , biyoloji , biyoloji , sıfat , sıfat , biyoloji , biyoloji , Beden gelişimi tamamlanmış olan, kâhil
1. -e , -e , -e , -e , Varılması zamana, emeğe bağlı olan veya uzakta bulunan bir amaca varmak, ulaşmak
1. Genç yaşında üne erişmiş, yönettiği oyunlar afişlerden inmemiş.
1. Genç yaşında üne erişmiş, yönettiği oyunlar afişlerden inmemiş.
2. Bir yere ulaşmak, varmak
1. Boyu bir elli beş olduğu için eli ancak on beşinci düğmeye erişebilmektedir.
1. Boyu bir elli beş olduğu için eli ancak on beşinci düğmeye erişebilmektedir.
3. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bitkiler veya bunların ürünleri olgunlaşmak
1. Yemişler bu yıl çabuk erişti.
1. Yemişler bu yıl çabuk erişti.
4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Zaman gelip çatmak
1. Vakit erişti. Bahar erişti.
1. Vakit erişti. Bahar erişti.
1. isim , isim , isim , isim , İnce ince kesilip kurutulan hamur
2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Deniz yosunu
Lisan : Farsça rişte
Telaffuz : eri'şte
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Erişte yapmaya yarayan
1. Eriştelik un.
1. Eriştelik un.
2. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Kıyılarda deniz yosunlarının hareketi engelleyecek biçimde çok olduğu yer
1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , Didişim
Lisan : Fransızca éristique