92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ucu bucağı görünmeyecek kadar geniş, çok geniş, vâsi
1. O engin denize benzersin ki yavaş yavaş coşar ve coşunca da pek hırçın olursun.
1. O engin denize benzersin ki yavaş yavaş coşar ve coşunca da pek hırçın olursun.
2. isim , isim , isim , isim , Açık deniz
1. Enginden dönen deniz kuşları sessiz kanatlarıyla başımın üstünde dolaşıyorlar.
1. Enginden dönen deniz kuşları sessiz kanatlarıyla başımın üstünde dolaşıyorlar.
1. yükseklerden uçmak, burnu büyük olmak
1. Engin dallardan murt yemezdi. Onun alacağı kız ya çok zengin ya da tanınmış bir aileye mensup olmalıydı.
1. Engin dallardan murt yemezdi. Onun alacağı kız ya çok zengin ya da tanınmış bir aileye mensup olmalıydı.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Alçak gönüllü
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Alçak gönüllü olarak
1. Engin gönüllü davranıyorsunuz, bilgileriniz basit bir merakın ötesinde.
1. Engin gönüllü davranıyorsunuz, bilgileriniz basit bir merakın ötesinde.
yabani enginar, sakız enginarı, yaban enginarı
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Birleşikgillerden çok yıllık, dikenli bitki (Cynara scolymus)
2. Bu bitkinin sebze olarak tüketilen, iri, yuvarlak, yeşil çiçeği
Lisan : Rumca
1. isim , isim , isim , isim , Engin olma durumu
2. Alabildiğine genişlik
1. Yaylayı inmiş, ovanın enginliğinde hızlıca yol alıyordu.
1. Yaylayı inmiş, ovanın enginliğinde hızlıca yol alıyordu.
1. isim , isim , tarih , tarih , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , tarih , tarih , din bilgisi , din bilgisi , Orta Çağda, Katoliklerde katı din inançlarına karşı gelenleri cezalandırmak için kurulan kilise mahkemelerinin adı
1. O eski engizisyonlar, o işkence aletleri gibi canavarlıklar artık var mı?
1. O eski engizisyonlar, o işkence aletleri gibi canavarlıklar artık var mı?
Lisan : Fransızca inquisition
1. isim , isim , isim , isim , Kedi, köpek vb. çok memeli hayvanların yavrusu
1. Köyün mezbelesinde, köpek enikleriyle insan yavruları birbirine karışmış, oynaşıyorlar.
1. Köyün mezbelesinde, köpek enikleriyle insan yavruları birbirine karışmış, oynaşıyorlar.
2. argo , argo , argo , argo , Çocuk
1. Evliyim ya, üç de enik var arkamda.
1. Evliyim ya, üç de enik var arkamda.
1. -i , -i , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Kedi, köpek vb. doğurmak
1. zarf , zarf , zarf , zarf , İyiden iyiye, iyice, oldukça
1. Rahmi idadide okurken Rıza efendi artık enikonu zengindir.
1. Rahmi idadide okurken Rıza efendi artık enikonu zengindir.
Telaffuz : eni'konu
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Önünde sonunda
1. Kalıcı olan, iyi niyetli insanların yaşadığı sevgi dolu dünyasıdır eninde sonunda.
1. Kalıcı olan, iyi niyetli insanların yaşadığı sevgi dolu dünyasıdır eninde sonunda.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gösterişli, iri yarı
1. Hulûsi Bey elli yaşlarında, enine boyuna bir adamdı.
1. Hulûsi Bey elli yaşlarında, enine boyuna bir adamdı.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Çok ince ayrıntıları ile, eksiksizce, enikonu
1. Biraz da kendi kendinize, kendi kafadaşlarınızla baş başa kalarak enine boyuna her şeyi ölçünüz.
1. Biraz da kendi kendinize, kendi kafadaşlarınızla baş başa kalarak enine boyuna her şeyi ölçünüz.
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Bir tür yaban mersini
1. isim , isim , isim , isim , Bir kimsenin kız kardeşinin veya kadın hısımlarından birinin kocası
1. Enişteniz olacak zat karısını çok seviyormuş.
1. Enişteniz olacak zat karısını çok seviyormuş.
Telaffuz : eni'şte
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Vücutta damar, doku, kanal veya boşluk içine enjektör aracılığıyla sıvı veya ilaç verme, zerk etme
1. Ağrısına karşı ağrı dindirici bir enjeksiyon yapıldı.
1. Ağrısına karşı ağrı dindirici bir enjeksiyon yapıldı.
2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , İğne yapma
Lisan : Fransızca injection
1. isim , isim , isim , isim , Enjeksiyon yapan kimse
1. Bana gelen enjeksiyoncu sık sık onu da iğneler.
1. Bana gelen enjeksiyoncu sık sık onu da iğneler.
1. sıfat , sıfat , tıp , tıp , sıfat , sıfat , tıp , tıp , İç itilmiş
Lisan : Fransızca injecté
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Silindir ve pistondan oluşan ve ucuna iğne takılabilen, sıvı maddeleri vermek veya çekmek için kullanılan tıbbi araç, şırınga
1. Bülent bir pensle enjektörü alıp pamuğun üstüne bırakır.
1. Bülent bir pensle enjektörü alıp pamuğun üstüne bırakır.
2. Bir sıvıyı basınçla herhangi bir yere vermekte kullanılan aygıt
Lisan : Fransızca injecteur
enkaz eldiveni, gemi enkazı
1. isim , isim , isim , isim , Yıkıntı, döküntü, çöküntü
1. Köprünün enkazını ne yaptınız Allah aşkına?
1. Köprünün enkazını ne yaptınız Allah aşkına?
Lisan : Arapça enḳāż
Telaffuz : enka:zı
1. isim , isim , isim , isim , Kalın kumaş ve deri karışımından yapılan ve enkaz kaldırmada kullanılan eldiven
enlem dairesi
1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Yer yuvarlağı üzerinde herhangi bir noktadan geçen paralel ile Ekvator arasındaki yay parçasının açısal değeri, arz derecesi
1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Aynı enlemdeki noktaların oluşturduğu Ekvator'a paralel daire, arz dairesi