Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
emdiği sütü burnundan getirmek
Anlamı:

1. birisine çok sıkıntı çektirmek

Örnek:

1. Bu olanları başka birinden işitecek olursam emdiğin sütü burnundan getiririm.

1. Bu olanları başka birinden işitecek olursam emdiğin sütü burnundan getiririm.


emdirebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Emdirebilmek işi


emdirebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Emdirme ihtimali veya imkânı bulunmak


emdirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Emmesini sağlama, emdirme işi


emdirmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Emmesini sağlamak


emdirtme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Emdirtmek işi


emdirtmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Emdirmesini sağlamak


eme seme yaramamak
Anlamı:

1. işe yaradığı kabul edilmemek, makbule geçmemek, takdir edilmemek


eme yaramak
Anlamı:

1. işe yaramak, yararlı olmak


emebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Emebilmek işi


emebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Emme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Emme becerisi bulunmak


emeç
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Su ve kara yosunlarının, kökü andıran tutunma organı


emeği geçmek
Anlamı:

1. bir şeyin ortaya çıkması için çalışmış olmak

Örnek:

1. Anneniz, bu kurumun oluşmasında emeği geçmiş belli başlı kişilerdendir.

1. Anneniz, bu kurumun oluşmasında emeği geçmiş belli başlı kişilerdendir.


emek

İlgili Kelimeler:

artık emek, el emeği, göz emeği, sağdıç emeği

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü, mesai, zahmet

Örnek:

1. Ücret emeğin karşılığıdır.

1. Ücret emeğin karşılığıdır.

2. Uzun ve yorucu, özenli çalışma

Örnek:

1. Bir darbe benim bütün o uzun emeklerimi sıfıra indirir.

1. Bir darbe benim bütün o uzun emeklerimi sıfıra indirir.

3. toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , İnsanın bilinçli olarak belli bir amaca ulaşmak için giriştiği hem doğal ve toplumsal çerçevesini hem de kendisini değiştiren çalışma süreci


emek çekmek
Anlamı:

1. bir işte çok çalışarak yorulmak


emek harcamak
Anlamı:

1. çaba göstermek


emek olmadan yemek olmaz
Anlamı:

1. `yaşayabilmek, harcayabilmek için çalışıp kazanmak gerekir` anlamında kullanılan bir söz


emek vermek
Anlamı:

1. bir şeyin meydana gelmesi için özenli bir biçimde ve çok çalışmak

Örnek:

1. Dirsek çürütüp emek verdiği kitapları, can vermeden can bulunamayacağını ona hiç söylememişti.

1. Dirsek çürütüp emek verdiği kitapları, can vermeden can bulunamayacağını ona hiç söylememişti.


emekçi

İlgili Kelimeler:

emekçi sınıfı, kol emekçisi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Geçimini yaptığı işlerle sağlayan kimse

Örnek:

1. Çocukluğundan başlayarak emekçilerle, sokaktakilerle düşüp kalkmıştı.

1. Çocukluğundan başlayarak emekçilerle, sokaktakilerle düşüp kalkmıştı.

2. Geçimini, emeğini sermayeciye satarak sağlayan kimse, proleter

Örnek:

1. Bildiği veya öğrendiği, asıl çalışmalarını emekçilerin arasında değil, orduda yapmayı sevdikleri idi.

1. Bildiği veya öğrendiği, asıl çalışmalarını emekçilerin arasında değil, orduda yapmayı sevdikleri idi.


emekçi sınıfı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Emeğini sermayeciye satarak geçimini sağlayanların oluşturduğu toplum kesimi, proletarya


emekçilik

İlgili Kelimeler:

kol emekçiliği

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Emekçi olma durumu


emekleme

İlgili Kelimeler:

emekleme çağı, emekleme dönemi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Emeklemek işi


emekleme çağı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Bir şeyde henüz olgunluk, deneyim kazanılmamış dönem


emekleme dönemi
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Emekleme çağı


emeklemek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dizler ve eller üzerinde yürümek

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir işe yeni başlarken deneyimsizlikten ötürü acemilik geçirmek