Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
elinin tersiyle itmek
Anlamı:

1. reddetmek, kabul etmemek

Örnek:

1. Hangi dolmuşa binersen bin, uzat parayı sürücüye, sürücü hemen elinin tersiyle iter.

1. Hangi dolmuşa binersen bin, uzat parayı sürücüye, sürücü hemen elinin tersiyle iter.


elinle ver, ayağınla ara
Anlamı:

1. ödünç aldığı şeyi geri vermeyi geciktiren veya vermeyenler için söylenen bir söz


elips
Anlamı:

1. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , Bütün noktalarının belirli iki ayrı noktaya olan uzaklıklarının toplamı birbirine denk olan kapalı eğri

2. dil bilimi , dil bilimi , dil bilimi , dil bilimi , Eksilti


Lisan : Fransızca ellipse

elipsoidal
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , matematik , matematik , sıfat , sıfat , matematik , matematik , Elipsoitle ilgili, elipsoit biçiminde olan


Lisan : Fransızca ellipsoïdal

Telaffuz : l ince okunur

elipsoit
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Elipse benzeyen

2. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , Bir elipsin kendi ekseni etrafında döndürülmesiyle oluşan cismin biçimi


Lisan : Fransızca ellipsoïde

eliptik
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , matematik , matematik , sıfat , sıfat , matematik , matematik , Elips ile ilgili, elips biçiminde olan

2. dil bilimi , dil bilimi , dil bilimi , dil bilimi , Kısaltılmış, eksiltili


Lisan : Fransızca elliptique

elit
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Seçkin


Lisan : Fransızca élite

elitlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Elit olma durumu


eliyle
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Aracılığıyla

Örnek:

1. Gelsin de malım, isterse satışı hırsızının eliyle olsun.

1. Gelsin de malım, isterse satışı hırsızının eliyle olsun.


Telaffuz : eli'yle

eliyle koymuş gibi
Anlamı:

1. aramadan, kolayca

Örnek:

1. Eliyle koymuş gibi rafta çay kavanozunu buldu.

1. Eliyle koymuş gibi rafta çay kavanozunu buldu.


elk
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Kuzey Avrupa'da yaşayan, geniş dallı boynuzları olan, iri bir tür geyik


Lisan : İngilizce elk

elkızı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gelin

2. Kadın, eş


Telaffuz : e'lkızı

elle tutulacak tarafı (veya yanı) kalmamak
Anlamı:

1. sağlam bir yanı kalmamak

2. güvenilecek veya kayırılacak bir yönü olmamak


elle tutulur
Anlamı:

1. çok açık ve belli

2. somut


elle tutulur gözle görülür (veya dille anlatılır)
Anlamı:

1. çok belirgin, çok açık

Örnek:

1. Sevim'in güzelliği elle tutulur, dille anlatılır makbul bir güzellik değildir.

1. Sevim'in güzelliği elle tutulur, dille anlatılır makbul bir güzellik değildir.


elle tutulur tarafı olmamak
Anlamı:

1. hiçbir değerli veya savunulabilir yanı olmamak


elleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ellemek işi

Örnek:

1. Kuş yuvasındaki yumurtayı ellemeye gelmez.

1. Kuş yuvasındaki yumurtayı ellemeye gelmez.

2. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Elle seçilmiş, iyi

Örnek:

1. Elleme kömür.

1. Elleme kömür.


ellemek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Elle dokunmak

Örnek:

1. Görüyorsunuz, ben hiçbirini ellemiyor, hiçbirini açmıyorum.

1. Görüyorsunuz, ben hiçbirini ellemiyor, hiçbirini açmıyorum.


ellenebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ellenebilmek işi


ellenebilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ellenme ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Güneş hızını kaybedince bu yapışkan su donar, yapraklar ellenebilir, toplanabilir duruma gelir.

1. Güneş hızını kaybedince bu yapışkan su donar, yapraklar ellenebilir, toplanabilir duruma gelir.


ellenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ellenmek işi


ellenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir şeye elle dokunulmak


ellenmiş dillenmiş
Anlamı:

1. iffetsizliği yayılmış (kadın)


eller yukarı!
Anlamı:

1. `ellerini kaldırarak teslim ol` anlamında kullanılan bir söz


ellerde gezmek
Anlamı:

1. elden ele dolaşmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , el üstünde tutulmak, saygı ve sevgi görmek