92406 kayıt bulundu.
1. ondan başka yardım edeni olmamak, yalnız ona muhtaç olmak
Ön Takı : (birinin)
1. `değerce ondan çok geride` anlamında kullanılan bir söz
1. Hiçbiri bu çocukların eline su dökemez.
1. Hiçbiri bu çocukların eline su dökemez.
Ön Takı : (birinin)
1. karşısındakinin isteyip istemediğini düşünmeksizin verivermek
1. Bir şey demeden mektubu elime tutuşturdu.
1. Bir şey demeden mektubu elime tutuşturdu.
1. uğramaz olmak
2. uğraşmamak, ilgilenmemek
1. Ben artık öyle şeylerden elimi ayağımı çektim.
1. Ben artık öyle şeylerden elimi ayağımı çektim.
3. o şeyle ilgisini kesmek
1. Odasına kapandı, aylarca dünyadan elini eteğini çekti.
1. Odasına kapandı, aylarca dünyadan elini eteğini çekti.
Ön Takı : (bir yerden veya bir şeyden)
1. kâğıt, okey vb. oyunlarda elindeki kâğıdı veya taşı, oynayanlara belli edecek biçimde sözle, işaretle açıklayıp oynamak
1. gerekli önlemi zamanında almak
1. Aman elinizi çabuk tutun, yılanın başı küçükken ezilmeli.
1. Aman elinizi çabuk tutun, yılanın başı küçükken ezilmeli.
2. bir şeyi hemen yapmak
1. gelirken hiçbir armağan getirmemek
2. bitirmeye gittiği işten sonuç alamadan dönmek
1. ortada görünmemesi gereken kimse pervasızca dolaşmak
2. pervasızca, kimseden çekinmeden dolaşmak
1. Bütün memleketi, elimi kolumu sallayarak serbest ve rahat dolaşmaya başlamıştım.
1. Bütün memleketi, elimi kolumu sallayarak serbest ve rahat dolaşmaya başlamıştım.
1. ezan okumak, gazel veya türkü söylemek için elini kulak kepçesinin arkasına koymak
1. birinin karşı cinsten birçok insanı kolaylıkla elde edebileceğini anlatan bir söz
1. hiçbir iş yapmamak
1. Anneciğim, hayatımı kazandığımda senin elini sıcak sudan soğuk suya sokturmam.
1. Anneciğim, hayatımı kazandığımda senin elini sıcak sudan soğuk suya sokturmam.
1. eliyle dokunmamak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , hiç karışmamak, bir şey yapmamak
1. O gün akşamı böyle ettik, kimse elini işe sürmedi.
1. O gün akşamı böyle ettik, kimse elini işe sürmedi.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , bir işi kendine yakıştırmayarak tenezzül etmemek
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , ilgi göstermemek
1. `yüzsüz kişiler karşılarındakilerden daima bir şeyler isterler, onlardan kurtulmak kolay olmaz` anlamında kullanılan bir söz
1. her zaman kolayca alınıp yararlanılabilecek yerde ve yakınlıkta (olmak)
1. Elinin altındaki asker pek azdı.
1. Elinin altındaki asker pek azdı.
2. hazırda bulundurmak
1. Bütün belgelerin elimin altında olduğunu söylüyordum.
1. Bütün belgelerin elimin altında olduğunu söylüyordum.
1. isim , isim , isim , isim , Bıktırıcı, usandırıcı durum karşısında kullanılan bir azarlama sözü