Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
eline kalmak
Anlamı:

1. ondan başka yardım edeni olmamak, yalnız ona muhtaç olmak


Ön Takı : (birinin)

eline su dökemez
Anlamı:

1. `değerce ondan çok geride` anlamında kullanılan bir söz

Örnek:

1. Hiçbiri bu çocukların eline su dökemez.

1. Hiçbiri bu çocukların eline su dökemez.


Ön Takı : (birinin)

eline tutuşturmak
Anlamı:

1. karşısındakinin isteyip istemediğini düşünmeksizin verivermek

Örnek:

1. Bir şey demeden mektubu elime tutuşturdu.

1. Bir şey demeden mektubu elime tutuşturdu.


eline yüzüne bulaştırmak
Anlamı:

1. bir işi gerektiği gibi yapamamak, başarısız olmak, becerememek


elini arı kovanına sokmak
Anlamı:

1. elini taşın altına koymak


elini ayağını (veya eteğini) kesmek (veya çekmek)
Anlamı:

1. uğramaz olmak

2. uğraşmamak, ilgilenmemek

Örnek:

1. Ben artık öyle şeylerden elimi ayağımı çektim.

1. Ben artık öyle şeylerden elimi ayağımı çektim.

3. o şeyle ilgisini kesmek

Örnek:

1. Odasına kapandı, aylarca dünyadan elini eteğini çekti.

1. Odasına kapandı, aylarca dünyadan elini eteğini çekti.


Ön Takı : (bir yerden veya bir şeyden)

elini ayağını öpeyim
Anlamı:

1. `çok yalvarırım` anlamında kullanılan bir söz


elini belli etmek (veya göstermek)
Anlamı:

1. kâğıt, okey vb. oyunlarda elindeki kâğıdı veya taşı, oynayanlara belli edecek biçimde sözle, işaretle açıklayıp oynamak


elini çabuk tutmak
Anlamı:

1. gerekli önlemi zamanında almak

Örnek:

1. Aman elinizi çabuk tutun, yılanın başı küçükken ezilmeli.

1. Aman elinizi çabuk tutun, yılanın başı küçükken ezilmeli.

2. bir şeyi hemen yapmak


elini kolunu bağlamak
Anlamı:

1. bir şey yapamayacak duruma getirmek


Ön Takı : (birinin)

elini kolunu sallaya sallaya gelmek
Anlamı:

1. gelirken hiçbir armağan getirmemek

2. bitirmeye gittiği işten sonuç alamadan dönmek


elini kolunu sallaya sallaya gezmek
Anlamı:

1. ortada görünmemesi gereken kimse pervasızca dolaşmak

2. pervasızca, kimseden çekinmeden dolaşmak

Örnek:

1. Bütün memleketi, elimi kolumu sallayarak serbest ve rahat dolaşmaya başlamıştım.

1. Bütün memleketi, elimi kolumu sallayarak serbest ve rahat dolaşmaya başlamıştım.


elini kulağına atmak
Anlamı:

1. ezan okumak, gazel veya türkü söylemek için elini kulak kepçesinin arkasına koymak


elini oynatmak
Anlamı:

1. parayı esirgememek


elini sallasa ellisi (başını sallasa tellisi)
Anlamı:

1. birinin karşı cinsten birçok insanı kolaylıkla elde edebileceğini anlatan bir söz


elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
Anlamı:

1. hiçbir iş yapmamak

Örnek:

1. Anneciğim, hayatımı kazandığımda senin elini sıcak sudan soğuk suya sokturmam.

1. Anneciğim, hayatımı kazandığımda senin elini sıcak sudan soğuk suya sokturmam.


elini sürmemek
Anlamı:

1. eliyle dokunmamak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , hiç karışmamak, bir şey yapmamak

Örnek:

1. O gün akşamı böyle ettik, kimse elini işe sürmedi.

1. O gün akşamı böyle ettik, kimse elini işe sürmedi.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , bir işi kendine yakıştırmayarak tenezzül etmemek

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , ilgi göstermemek


elini taşın altına koymak (veya sokmak)
Anlamı:

1. bir konuda sorumluluk üstlenmek


elini veren kolunu alamaz
Anlamı:

1. `yüzsüz kişiler karşılarındakilerden daima bir şeyler isterler, onlardan kurtulmak kolay olmaz` anlamında kullanılan bir söz


elini vicdanına koymak
Anlamı:

1. doğru, yansız, hakça davranmak


elinin altında (olmak)
Anlamı:

1. her zaman kolayca alınıp yararlanılabilecek yerde ve yakınlıkta (olmak)

Örnek:

1. Elinin altındaki asker pek azdı.

1. Elinin altındaki asker pek azdı.

2. hazırda bulundurmak

Örnek:

1. Bütün belgelerin elimin altında olduğunu söylüyordum.

1. Bütün belgelerin elimin altında olduğunu söylüyordum.


elinin hamuruyla erkek işine karışmak
Anlamı:

1. kadınlar, beceremeyeceği işleri yapmaya kalkışmak


elinin körü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bıktırıcı, usandırıcı durum karşısında kullanılan bir azarlama sözü


elinin tersiyle çarpmak
Anlamı:

1. ayanın arkasıyla şiddetle tokat atmak