92406 kayıt bulundu.
1. gücünün yettiği kadarını yapmak
1. Bunu başarmak için elinden geleni yapacaksın, dedi.
1. Bunu başarmak için elinden geleni yapacaksın, dedi.
1. yapabilmek
1. Nesir az çok benim de elimden geldiği için midir nedir kabul edemiyorum şiirden güç olduğunu.
1. Nesir az çok benim de elimden geldiği için midir nedir kabul edemiyorum şiirden güç olduğunu.
1. cinayet işlemek
1. Kırk kanını Allah'a affettirmeye çalışırken kazara elinden yeni bir kan çıkmıştı.
1. Kırk kanını Allah'a affettirmeye çalışırken kazara elinden yeni bir kan çıkmıştı.
1. birinden kaçmayı başarmak
1. Birtakım bahanelerle elimden kurtulacağını mı sanıyorsun?
1. Birtakım bahanelerle elimden kurtulacağını mı sanıyorsun?
1. el emeği ile güzel bir şey yapana söylenen iyi dilek sözü
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Elinden çabuk iş çıkmayan (kimse)
1. bir işin veya yerin yönetimini üstlenmek
1. Evin, çiftliklerin işlerini eline alıverirdi.
1. Evin, çiftliklerin işlerini eline alıverirdi.
2. bir işi kendi yapmaya başlamak
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Hamarat, titiz, çalışkan (kimse)
1. bir kimsenin yardımıyla geçinmek
1. Bir senedir burada oturuyorlar, o küçüğün eline bakıyorlar.
1. Bir senedir burada oturuyorlar, o küçüğün eline bakıyorlar.
2. biri `ne getirdi` diye gözlemek
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Çabuk iş gören (kimse)
1. yaşlı bir kimse, birini, çocukluğundan beri çok yakından tanımak
Ön Takı : (biri ötekinin)
1. egemenliği, buyruğu altına girmek
1. Kale düşman eline düştü.
1. Kale düşman eline düştü.
2. yakalanmak
1. Haydutların eline düştü.
1. Haydutların eline düştü.
3. birine muhtaç olmak
1. Elbet bir gün elime düşersin.
1. Elbet bir gün elime düşersin.
4. rastlamak, tesadüf etmek
1. Çocuk iyi bir öğretmenin eline düştü.
1. Çocuk iyi bir öğretmenin eline düştü.
1. imkân bulmak
1. Hazır fırsat geçmiş eline, hiç öyle mi konuşulur?
1. Hazır fırsat geçmiş eline, hiç öyle mi konuşulur?
1. kazanmak, edinmek, elde etmek
1. Evi sattım, elime bin iki yüz lira kadar bir şey geçti.
1. Evi sattım, elime bin iki yüz lira kadar bir şey geçti.
2. rastlamak, bulmak
1. Elime çotranın yanındaki bir balta geçti.
1. Elime çotranın yanındaki bir balta geçti.
3. yakalamak