92406 kayıt bulundu.
1. çok cahil olmak
1. Bir şişe görürsün, üstünde 'ilaç' yazar. Benim gibi elifi mertek sanan takımdansan şurup sanır içersin, zehirlenir ölürsün.
1. Bir şişe görürsün, üstünde 'ilaç' yazar. Benim gibi elifi mertek sanan takımdansan şurup sanır içersin, zehirlenir ölürsün.
1. `kolay ve düzgün başlayan bir iş hep öyle sürüp gitmez, güçlüklerle ve aksaklıklarla da karşılaşılabilinir` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Dağ keçisi
1. Hızır nazardan koruya, eli ayağı düzgün, elik yavrusundan azgın kara saçlı, gül nakışlı bir kızım dünyaya gelmiştir.
1. Hızır nazardan koruya, eli ayağı düzgün, elik yavrusundan azgın kara saçlı, gül nakışlı bir kızım dünyaya gelmiştir.
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Acıklı
1. Geçirmiş olduğum elim sergüzeştin ve sefaletin nihayete ermiş olduğu bir gündü.
1. Geçirmiş olduğum elim sergüzeştin ve sefaletin nihayete ermiş olduğu bir gündü.
Lisan : Arapça elīm
Telaffuz : eli:m
1. elini sallasa ellisi, başını sallasa tellisi
1. sıfat , sıfat , spor , spor , sıfat , sıfat , spor , spor , `Elemek` anlamındaki elimine etmek, `elenmek` anlamındaki elimine olmak (veya edilmek) birleşik fiillerinde geçen bir söz
Lisan : Fransızca éliminé
1. isim , isim , isim , isim , Çocukların birbirine el değdirerek diğer arkadaşını ebe yapma amacıyla oynadıkları bir oyun
1. `başkalarının söyleyeceklerine engel olamazsınız` anlamında kullanılan bir söz
1. yapar, bilir, bulundurur
1. Elinde güzel bir mesleği var.
1. Elinde güzel bir mesleği var.
Ön Takı : (birinin)
1. `maddi olarak sahip olduğu her şey` anlamında kullanılan bir söz
1. büyütülmek, bakılmak
1. Çocuklar Nimet Hanım adında bir kadının elinde büyüdüler.
1. Çocuklar Nimet Hanım adında bir kadının elinde büyüdüler.
2. eğitilmek, bilgi, görgü ve terbiye sahibi olmak, yetiştirilmek
1. Üstadım, ben sizin elinizde büyüdüm, sizden feyzaldım.
1. Üstadım, ben sizin elinizde büyüdüm, sizden feyzaldım.
1. birinin bakımında, yönetiminde olmak
2. bir şey satılamayıp sahibinde kalmak
1. isteyince o işi yapabilmek
1. Kadın elinde olmadan yutkundu, bir şeylerin ters gittiğini hemen anlamıştı.
1. Kadın elinde olmadan yutkundu, bir şeylerin ters gittiğini hemen anlamıştı.
Ön Takı : (bir iş)
1. bir şey satılamayıp sahibinde kalmak
2. haber vb.ni uygun zamanda kullanamayıp fırsatı kaçırmak
1. kendi tekelinde bulundurmak, başkalarına kaptırmamak
2. bir malı satmayıp bekletmek
1. yüzünden, -den dolayı
1. Yandım çavuş yandım senin elinden
1. Yandım çavuş yandım senin elinden
Ön Takı : (birinin)
1. bir şeyle sürekli ilgilenmek
1. Hiç keser, çapa elinden düşmüyordu, yeri kazıyor kazıyordu.
1. Hiç keser, çapa elinden düşmüyordu, yeri kazıyor kazıyordu.
Ön Takı : (birinin)
1. sürekli onunla ilgilenmek
1. Kendileri sanata çok meraklılar, ellerinden hiç kitap düşürmezler.
1. Kendileri sanata çok meraklılar, ellerinden hiç kitap düşürmezler.
1. bir şeyden mahrum etmek
1. Özgürlüklerini ellerinden alıp birer araç hâline getiriyor onları.
1. Özgürlüklerini ellerinden alıp birer araç hâline getiriyor onları.
1. çaresizlikten veya yeteneksizlikten bir iş yapamamak
1. Matbu kâğıtları doldurmaktan başka elinden bir iş gelmez.
1. Matbu kâğıtları doldurmaktan başka elinden bir iş gelmez.
1. istemeyerek birini yaralamak veya öldürmek
1. Belki elinden bir kaza çıkar diye evine girmeye cesaret edemezdi.
1. Belki elinden bir kaza çıkar diye evine girmeye cesaret edemezdi.