Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
eli ermek
Anlamı:

1. yapabilmek, ulaşabilmek

Örnek:

1. Zaman zaman, şiirin ne olduğunu elimin erdiği, gücümün yettiği kadar anlatmaya çalıştım.

1. Zaman zaman, şiirin ne olduğunu elimin erdiği, gücümün yettiği kadar anlatmaya çalıştım.

2. bir işi yapmak için zaman bulabilmek


eli ermez gücü yetmez
Anlamı:

1. çaresiz, zavallı


eli geniş
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Geçimi iyi olan (kimse)

2. Cömert (kimse)


eli genişlemek
Anlamı:

1. bolca paraya kavuşmak


eli gitmek
Anlamı:

1. bir şeyi kavramak, tutmak istemek


eli hafif
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Acıtmadan, tedirgin etmeden iş gören (cerrah, diş hekimi, berber vb.)


eli harama uzanmak
Anlamı:

1. dinî bakımdan yasaklanmış bir işe yönelmek

Örnek:

1. Eli ne vakit harama uzandı?

1. Eli ne vakit harama uzandı?


eli işe yatmak
Anlamı:

1. becerikli, eli yatkın, uz olmak


eli kalem tutmak
Anlamı:

1. yazı yazmayı bilmek

2. düşündüğünü güzel bir anlatımla yazmak

Örnek:

1. Saz sanatkârı bütün kedileri sever. Aynı zamanda eli kalem tuttuğundan sevdiği kedilerin bir bir hikâyesini yazar.

1. Saz sanatkârı bütün kedileri sever. Aynı zamanda eli kalem tuttuğundan sevdiği kedilerin bir bir hikâyesini yazar.


eli kırılmak
Anlamı:

1. eli, işe yatkın bir duruma gelmek


eli kırılsın!
Anlamı:

1. `eli tutmaz olsun, eli bir iş göremez olsun!` anlamında kullanılan bir ilenme sözü


eli kolu (eli ayağı) bağlı kalmak (veya olmak)
Anlamı:

1. bir engel dolayısıyla hiçbir iş yapamaz duruma gelmek

Örnek:

1. Diplomatlarımıza, büyükelçilik ve temsilcilik binalarımıza, tankerlerimize yapılan saldırılara karşı elimiz kolumuz bağlı duruyoruz.

1. Diplomatlarımıza, büyükelçilik ve temsilcilik binalarımıza, tankerlerimize yapılan saldırılara karşı elimiz kolumuz bağlı duruyoruz.


eli kolu bağlı durmak
Anlamı:

1. bir şey yapmadan beklemek


eli koynunda
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Boş, işsiz (kimse)

2. Çaresiz (kimse)


eli koynunda kalmak
Anlamı:

1. çaresiz kalmak


eli kulağında
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Nerede ise olacak, çok yakında olması beklenilen

Örnek:

1. Eli kulağında, ya bugün çalar kapıyı ya yarın çalar.

1. Eli kulağında, ya bugün çalar kapıyı ya yarın çalar.


eli kurusun!
Anlamı:

1. `eli tutmaz olsun, eli bir iş göremez olsun!` anlamında kullanılan bir ilenme sözü


eli mahkûm
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Mecbur


eli mahkûm olmak
Anlamı:

1. mecbur durumda kalmak


eli mahkûmluk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eli mahkûm olma durumu


eli maşalı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Kavgacı, şirret, dayak atmayı seven (kimse)


eli maşalılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eli maşalı olma durumu


eli nimetli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Uğurlu, bereketli

Örnek:

1. Hiç ister miyim ben eli nimetli efendiciğimi kaptırayım o cilvebazlara?

1. Hiç ister miyim ben eli nimetli efendiciğimi kaptırayım o cilvebazlara?

2. Kazancı iyi olan


eli olmak
Anlamı:

1. karışmış olmak, gizli bir ilgisi bulunmak

Örnek:

1. Şu hâlde Sırrı Beyi Ahmet Samim'in ölümünde de eli olanlardan saymak lazım geliyordu.

1. Şu hâlde Sırrı Beyi Ahmet Samim'in ölümünde de eli olanlardan saymak lazım geliyordu.


Ön Takı : (bir işte)

eli para görmek
Anlamı:

1. eline para geçmek

Örnek:

1. Elli yaşlarına doğru pazarcılık yapmaya başladı; eli para gördü, yüzü güldü.

1. Elli yaşlarına doğru pazarcılık yapmaya başladı; eli para gördü, yüzü güldü.