92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , -i , -i , Eleme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Elemeye gücü yetmek
1. sıfat , sıfat , ruh bilimi , ruh bilimi , sıfat , sıfat , ruh bilimi , ruh bilimi , Sadist
Telaffuz : e'lezer
1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , Sadistlik, sadizm
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Yabancı, gurbette yaşayan, garip
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Gerçekten, hiç şüphesiz, doğrusu
1. Eh bizim manikürler elhak iyi işlemiş ve intikamım centilmence alınmıştı.
1. Eh bizim manikürler elhak iyi işlemiş ve intikamım centilmence alınmıştı.
Lisan : Arapça elḥaḳḳ
Telaffuz : e'lhak
1. isim , isim , isim , isim , `Allah'a şükür` anlamında kullanılan bir söz
1. Seni gördük, bin şükür elhamdülillah ama kızını göremiyoruz.
1. Seni gördük, bin şükür elhamdülillah ama kızını göremiyoruz.
Lisan : Arapça elḥamdulillah
Telaffuz : elha'mdülillah
1. birisini bir iş yaparken öbürü boş durmak
1. Bu insanlar, bu güzel şehirleri kurarken bizim ellerimiz armut mu devşiriyordu?
1. Bu insanlar, bu güzel şehirleri kurarken bizim ellerimiz armut mu devşiriyordu?
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Cömert
1. Eli pek açık ve eğlenceye biraz fazla düşkündü.
1. Eli pek açık ve eğlenceye biraz fazla düşkündü.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Yavaş iş gören, ağırelli
1. Bu iş eli çabukların işidir, eli ağır olanlar gitsinler hamal olsunlar.
1. Bu iş eli çabukların işidir, eli ağır olanlar gitsinler hamal olsunlar.
2. Vurunca çok acıtan (kimse), ağırelli
1. şaşırmak, telaşlanmak
1. Hastasını muayene ederken başında bulundular mı, hele söz söylediler mi eli ayağı dolaşır, ya kalbi bulamaz ya nabzı şaşırır.
1. Hastasını muayene ederken başında bulundular mı, hele söz söylediler mi eli ayağı dolaşır, ya kalbi bulamaz ya nabzı şaşırır.
2. Şaşkınlıktan eli ayağına dolaşarak pencerelere koştu ve orada gördüğü manzara karşısında donakaldı.
2. Şaşkınlıktan eli ayağına dolaşarak pencerelere koştu ve orada gördüğü manzara karşısında donakaldı.
1. güçsüz, dermansız kalmak
1. Bu hâli biraz yapmacık da olsa şimdi ben de şaşırmış, elim ayağım buz kesilmişti.
1. Bu hâli biraz yapmacık da olsa şimdi ben de şaşırmış, elim ayağım buz kesilmişti.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bedence kusursuz olan, sakat olmayan (kimse)
1. Söyledikleri aklıma yattı, eli ayağı düzgün, iyi bir Türk kızı bulup evlenebilir, geç de olsa çoluk çocuğa karışabilirdim.
1. Söyledikleri aklıma yattı, eli ayağı düzgün, iyi bir Türk kızı bulup evlenebilir, geç de olsa çoluk çocuğa karışabilirdim.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İffetli, namuslu (kimse)
1. beden gücü yerinde olmak
1. Eli ayağı tutanlar, hiçbir haksızlığa razı olmamalıydı.
1. Eli ayağı tutanlar, hiçbir haksızlığa razı olmamalıydı.