Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
eletme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eletmek işi


eletmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Eleme işini yaptırmak


eleyebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eleyebilmek işi


eleyebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Eleme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Elemeye gücü yetmek


eleyiş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eleme işi


elezer
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , ruh bilimi , ruh bilimi , sıfat , sıfat , ruh bilimi , ruh bilimi , Sadist


Telaffuz : e'lezer

elezerlik
Anlamı:

1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , Sadistlik, sadizm


elgin
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Yabancı, gurbette yaşayan, garip


elhak
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Gerçekten, hiç şüphesiz, doğrusu

Örnek:

1. Eh bizim manikürler elhak iyi işlemiş ve intikamım centilmence alınmıştı.

1. Eh bizim manikürler elhak iyi işlemiş ve intikamım centilmence alınmıştı.


Lisan : Arapça elḥaḳḳ

Telaffuz : e'lhak

elhamdülillah
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , `Allah'a şükür` anlamında kullanılan bir söz

Örnek:

1. Seni gördük, bin şükür elhamdülillah ama kızını göremiyoruz.

1. Seni gördük, bin şükür elhamdülillah ama kızını göremiyoruz.


Lisan : Arapça elḥamdulillah

Telaffuz : elha'mdülillah

elhasıl
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kısacası


Lisan : Arapça elḥāṣil

Telaffuz : e'lha:sıl

eli (veya elleri) armut devşirmek
Anlamı:

1. birisini bir iş yaparken öbürü boş durmak

Örnek:

1. Bu insanlar, bu güzel şehirleri kurarken bizim ellerimiz armut mu devşiriyordu?

1. Bu insanlar, bu güzel şehirleri kurarken bizim ellerimiz armut mu devşiriyordu?


eli açık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Cömert

Örnek:

1. Eli pek açık ve eğlenceye biraz fazla düşkündü.

1. Eli pek açık ve eğlenceye biraz fazla düşkündü.


eli açıklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Cömertlik


eli ağır
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Yavaş iş gören, ağırelli

Örnek:

1. Bu iş eli çabukların işidir, eli ağır olanlar gitsinler hamal olsunlar.

1. Bu iş eli çabukların işidir, eli ağır olanlar gitsinler hamal olsunlar.

2. Vurunca çok acıtan (kimse), ağırelli


eli ağırlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eli ağır olma durumu, ağırellilik


eli alışmak
Anlamı:

1. bir işte uzluk, ustalık kazanmak

2. herhangi bir davranışı âdet edinmek


eli altında olmak
Anlamı:

1. bir şey buyruğunda olmak, istediği anda o şeyden yararlanabilmek


eli ayağı (olmak)
Anlamı:

1. birinin yardımcısı (olmak), her işine yarar (olmak)


eli ayağı (veya ayağına) dolaşmak
Anlamı:

1. şaşırmak, telaşlanmak

Örnek:

1. Hastasını muayene ederken başında bulundular mı, hele söz söylediler mi eli ayağı dolaşır, ya kalbi bulamaz ya nabzı şaşırır.

1. Hastasını muayene ederken başında bulundular mı, hele söz söylediler mi eli ayağı dolaşır, ya kalbi bulamaz ya nabzı şaşırır.

2. Şaşkınlıktan eli ayağına dolaşarak pencerelere koştu ve orada gördüğü manzara karşısında donakaldı.

2. Şaşkınlıktan eli ayağına dolaşarak pencerelere koştu ve orada gördüğü manzara karşısında donakaldı.


eli ayağı buz kesilmek (veya tutmamak)
Anlamı:

1. güçsüz, dermansız kalmak

Örnek:

1. Bu hâli biraz yapmacık da olsa şimdi ben de şaşırmış, elim ayağım buz kesilmişti.

1. Bu hâli biraz yapmacık da olsa şimdi ben de şaşırmış, elim ayağım buz kesilmişti.


eli ayağı düzgün
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bedence kusursuz olan, sakat olmayan (kimse)

Örnek:

1. Söyledikleri aklıma yattı, eli ayağı düzgün, iyi bir Türk kızı bulup evlenebilir, geç de olsa çoluk çocuğa karışabilirdim.

1. Söyledikleri aklıma yattı, eli ayağı düzgün, iyi bir Türk kızı bulup evlenebilir, geç de olsa çoluk çocuğa karışabilirdim.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İffetli, namuslu (kimse)


eli ayağı düzgünlük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Eli ayağı düzgün olma durumu


eli ayağı titremek
Anlamı:

1. korku, sinir vb. sebeplerle heyecanlanmak


eli ayağı tutmak
Anlamı:

1. beden gücü yerinde olmak

Örnek:

1. Eli ayağı tutanlar, hiçbir haksızlığa razı olmamalıydı.

1. Eli ayağı tutanlar, hiçbir haksızlığa razı olmamalıydı.