Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
eldeli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , matematik , matematik , sıfat , sıfat , matematik , matematik , Toplama veya çarpmalarda bir sonraki basamağa aktarılan (sayı)


elden

İlgili Kelimeler:

elden düşme, art elden, bir elden, ilk elden, tezelden

Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Doğrudan

2. Başkasıyla

Örnek:

1. Parayı elden yolladı.

1. Parayı elden yolladı.


elden ağza yaşamak
Anlamı:

1. günlük kazancı ancak gereksinimlerini karşılayacak kadar olmak


elden almak
Anlamı:

1. bir malı pazara çıkarılmadan sahibinden doğrudan satın almak

2. herhangi bir şeyi biriyle yüz yüze görüşerek almak

Örnek:

1. Atanma yazımı elden aldım, gidiyorum.

1. Atanma yazımı elden aldım, gidiyorum.


elden ayaktan düşmek (veya kesilmek)
Anlamı:

1. yaşlılık sebebiyle veya sağlığı büsbütün bozularak güçsüz, çalışamaz duruma gelmek

Örnek:

1. Ve gün battığı zaman artık Gülbahar'ın hâli kalmamış, elden ayaktan kesilmişti.

1. Ve gün battığı zaman artık Gülbahar'ın hâli kalmamış, elden ayaktan kesilmişti.


elden bırakmamak (veya düşürmemek)
Anlamı:

1. bir şeyle sürekli ilgilenmek, elden düşürmemek


elden çıkarmak
Anlamı:

1. bir şeyin sahipliğini başkasına geçirmek, satmak

Örnek:

1. Eskilerden bir kısmını yok pahasına elden çıkarmak gerekecek.

1. Eskilerden bir kısmını yok pahasına elden çıkarmak gerekecek.

2. yitirmek

Örnek:

1. Sanki o, kaçırdığım, elden çıkardığım bir fırsattı.

1. Sanki o, kaçırdığım, elden çıkardığım bir fırsattı.


elden çıkmak
Anlamı:

1. malı olmaktan çıkmak, malı satılmak

2. kaybedilmek

Örnek:

1. Selanik elden çıkınca ailesi İzmir'e göçmüştür.

1. Selanik elden çıkınca ailesi İzmir'e göçmüştür.


elden düşme
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , İkinci el

Örnek:

1. İskenderun'da evimize taşındığımız günlerde sac sobamıza elden düşme borular alınmıştı.

1. İskenderun'da evimize taşındığımız günlerde sac sobamıza elden düşme borular alınmıştı.


elden ele
Anlamı:

1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Bir kişiden ötekine

Örnek:

1. Bebek, yaşlı ve büyüklerin odalarında gönül şenliği olarak elden ele taşınmaya başlandı.

1. Bebek, yaşlı ve büyüklerin odalarında gönül şenliği olarak elden ele taşınmaya başlandı.


elden ele dolaşmak (veya gezmek)
Anlamı:

1. iyi nitelikleri dolayısıyla çok ilgi görmek, çok beğenilmek

Örnek:

1. Gönülden Sesler, Meşrutiyet gençliğinin elden ele dolaşan kitabı idi.

1. Gönülden Sesler, Meşrutiyet gençliğinin elden ele dolaşan kitabı idi.


elden ele geçmek
Anlamı:

1. çok sahip değiştirmek

Örnek:

1. Elden ele geçen ve fiyatı giderek artan bu silahlar eski ve güçsüzdür ama çetecilik için yeterlidir.

1. Elden ele geçen ve fiyatı giderek artan bu silahlar eski ve güçsüzdür ama çetecilik için yeterlidir.


elden geçirmek
Anlamı:

1. eksiklik veya bozukluklarını gidermek veya denetlemek için incelemek

Örnek:

1. Otomobil tamircisi bir akrabaları varmış, o da arabayı elden geçirmiş.

1. Otomobil tamircisi bir akrabaları varmış, o da arabayı elden geçirmiş.


elden gel!
Anlamı:

1. argo , argo , argo , argo , ver!

Örnek:

1. Elden gel bakalım iki papeli.

1. Elden gel bakalım iki papeli.

2. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , kutlamak amacıyla söylenen bir söz


elden geldiği kadar
Anlamı:

1. yapılabildiği, olabildiği kadar

Örnek:

1. Müsteşardan kapıcıya kadar bütün nezaret mensupları elden geldiği kadar gayret ettiler.

1. Müsteşardan kapıcıya kadar bütün nezaret mensupları elden geldiği kadar gayret ettiler.


elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz
Anlamı:

1. `kişi yalnızca kendi kazancına güvenmeli, başkasının yardımını beklememelidir` anlamında kullanılan bir söz


elden gelmemek
Anlamı:

1. yapamamak, dayanamamak

Örnek:

1. Bu üzücü durum karşısında ağlamamak elden gelmiyor.

1. Bu üzücü durum karşısında ağlamamak elden gelmiyor.


elden gitmek
Anlamı:

1. bir şeyi yitirmek, o şeyden yoksun kalmak

Örnek:

1. Kahramanlıktı yurdun meyve veren tek dalı / O da elden giderse nereye başvurmalı?

1. Kahramanlıktı yurdun meyve veren tek dalı / O da elden giderse nereye başvurmalı?


elden kaçırmak
Anlamı:

1. elde edilebilecek bir şeyden türlü sebeplerle yararlanamamak

Örnek:

1. Cin yahut periler bu evi elden kaçırmamak için ne kadar hırçınlık etseler yeridir.

1. Cin yahut periler bu evi elden kaçırmamak için ne kadar hırçınlık etseler yeridir.


elden kaçmak
Anlamı:

1. sahip olamamak

2. değerlendirememek

Örnek:

1. Kibar kıyafetli bir hanım, elden kaçmış eski fırsatların hırsı gözlerinde parlayarak dedikodu yapmaya başladı.

1. Kibar kıyafetli bir hanım, elden kaçmış eski fırsatların hırsı gözlerinde parlayarak dedikodu yapmaya başladı.


elden ne gelir?
Anlamı:

1. çaresiz bir durumda yapılacak bir şey olmadığını anlatan bir söz

Örnek:

1. Elden ne gelir, merdivenden düşüp ayak kırılırsa.

1. Elden ne gelir, merdivenden düşüp ayak kırılırsa.


elden vefa, zehirden şifa
Anlamı:

1. `zehirden şifa beklenilmeyeceği gibi yabancılardan da yardım ve iyilik beklenmez` anlamında kullanılan bir söz


eldesiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , matematik , matematik , sıfat , sıfat , matematik , matematik , Toplamı ve çarpımı dokuzdan büyük olmayan


Eldivan
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çankırı iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : eldi'van

eldiven

İlgili Kelimeler:

ameliyat eldiveni, bulaşık eldiveni, enkaz eldiveni, meryemanaeldiveni

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dış etkilerden korumak için ele giyilen kumaş, deri veya kauçuktan yapılan el giysisi