Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
el işi göz nuru
Anlamı:

1. el emeği göz nuru


el işi kâğıdı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kesip yapıştırma işlerinde kullanılan bir yüzü parlak renkli kâğıt


el iyisi olmak
Anlamı:

1. yakın çevresine değil, yabancılara yardımcı olmayı sevmek


el kadar
Anlamı:

1. çok küçük, küçücük

Örnek:

1. Üvey annesi kalp yerine taş taşıdığından eziyet üstüne eziyet ederdi el kadar yetime.

1. Üvey annesi kalp yerine taş taşıdığından eziyet üstüne eziyet ederdi el kadar yetime.


el kaldırmak
Anlamı:

1. oy verdiğini veya söz istediğini elini kaldırarak belirtmek

2. birine, bir şeye vurmaya kalkışmak

Örnek:

1. İtlerden birine el kaldırmanın cezası ölüm idi.

1. İtlerden birine el kaldırmanın cezası ölüm idi.


el kantarı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kantar


el kapısı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Geçimi sağlamak için çalışılan yer

2. Bir kızın gelin olarak gittiği ev

Örnek:

1. El kapısı kızcağızın öyle canına yetmiş ki soğan ekmeğe bile razı.

1. El kapısı kızcağızın öyle canına yetmiş ki soğan ekmeğe bile razı.

3. Yabancı ülke


el kapısına düşmek
Anlamı:

1. yabancıya muhtaç olmak

Örnek:

1. Başından nasıl bir sergüzeşt geçmişti de böyle el kapılarına düşmüştü?

1. Başından nasıl bir sergüzeşt geçmişti de böyle el kapılarına düşmüştü?


el katmak
Anlamı:

1. bir işe karışmak, müdahale etmek

2. bir işin yapılmasına yardım etmek


el kazanıyla aş kaynamaz
Anlamı:

1. `önemli bir iş, başkalarının yardımıyla başarılamaz, iş her an yarıda kalabilir` anlamında kullanılan bir söz


el kazanıyla aş kaynatmak
Anlamı:

1. başkasının hazırladığı imkânları kendi hesabına kullanarak iş çevirmek


el keseri
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Marangozluk işlerinde kullanılan küçük keser


el kılavuzu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Herhangi bir konuda basit konuları ve bilgileri içeren kitapçık


el kiri
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Kolayca vazgeçilir, atılır şey


el kitabı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Herkesin kolaylıkla yararlanması için herhangi bir konuda, pratik amaçlarla hazırlanan kitap, manuel


el koymak
Anlamı:

1. bir yolsuzluğu ortaya çıkarmak, incelemek, vaziyet etmek

2. üstüne konmak

3. zorla almak

Örnek:

1. Herkesin olan bir olanağa el koyup onu kendi çıkarına kullananı neden seveyim?

1. Herkesin olan bir olanağa el koyup onu kendi çıkarına kullananı neden seveyim?

4. işi üzerine almak, sorumluluğu üstlenmek

Örnek:

1. Annem hemen işe el koydu.

1. Annem hemen işe el koydu.

5. yetkili organ bir malı veya bir kuruluşu kendi yönetimine almak


el mi yaman bey mi yaman? el yaman!
Anlamı:

1. `baştaki ne kadar güçlü görünürse görünsün, asıl güç halktadır` anlamında kullanılan bir söz


el notu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bilimsel toplantılarda dinleyicilere bildiriyle ilgili dağıtılan kısa notlar


el oltası
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İzmarit balığı için kullanılan olta


el öpenlerin çok olsun!
Anlamı:

1. eli öpülen kimsenin söylediği iyi dilek sözü


el öpmek
Anlamı:

1. yaşlı veya saygı gösterilmesi gereken kimselerin sağ elinin üstünü önce dudağa, sonra alna götürmek

Örnek:

1. Sen el öpmeyi bile unutmuşsun.

1. Sen el öpmeyi bile unutmuşsun.


el öpmekle ağız aşınmaz
Anlamı:

1. `çok önemli bir iş için bir kimseye ricada bulunmak hatta yalvarmak gerekirse, yapılır` anlamında kullanılan bir söz


el ovuşturmak
Anlamı:

1. birinin karşısında ezilip büzülmek

2. birinin kötü duruma düşmesine içten içe sevinmek


el pençe
Anlamı:

1. el pençe divan


el pençe divan
Anlamı:

1. aşırı saygı göstererek

Örnek:

1. Dayımı el pençe divan karşılar, ne yiyip ne içeceğini sormazdı, çünkü bilirdi.

1. Dayımı el pençe divan karşılar, ne yiyip ne içeceğini sormazdı, çünkü bilirdi.