Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
Ekvatoral
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , coğrafya , coğrafya , sıfat , sıfat , coğrafya , coğrafya , Ekvator'la ilgili, eşleksel


Lisan : Fransızca équatorial

Telaffuz : l ince okunur

ekvatoral iklim
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yıl boyunca yaz koşullarının yaşandığı, yıllık sıcaklık farkının az olduğu bir iklim türü


ekzotermik
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , kimya , kimya , sıfat , sıfat , kimya , kimya , Isıveren


Lisan : Fransızca exothermique

el

İlgili Kelimeler:

el adamı, el âlem, el kapısı, elkızı, eloğlu, yedi kat el

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakınların dışında kalan kimse, yabancı

Örnek:

1. Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!

1. Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır!


el

İlgili Kelimeler:

yad el, gurbet eli, Türk eli, yad eller

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ülke, yurt, il

Örnek:

1. Çöller, Yemen ellerinden beter imiş.

1. Çöller, Yemen ellerinden beter imiş.

2. Halk, ahali

3. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Oba, aşiret

Örnek:

1. Kalktı göç eyledi Afşar elleri / Ağır ağır giden eller bizimdir

1. Kalktı göç eyledi Afşar elleri / Ağır ağır giden eller bizimdir


el

İlgili Kelimeler:

el alışkanlığı, el altında, el altından, el arabası, el ayası, elbasan tavası, el bezi, el birliği, el bombası, el çabukluğu, el çantası, el değirmeni, el duşu, el ele, el emeği, elense, el erimi, el erki, elezer, el falı, el feneri, el freni, el havlusu, el ilanı, el işçiliği, el işi, el kantarı, el keseri, el kılavuzu, el kiri, el kitabı, el notu, el oltası, elöpen, el sabunu, el sanatları, el sözlüğü, el şakası, el tası, el telefonu, el telsizi, el topu, el ulağı, el uzluğu, el yatkınlığı, el yazısı, el yazması, el yordamıyla, elde bir, elden ele, eli açık, eli ağır, eli ayağı düzgün, eli bayraklı, elibelinde, eli belinde, eli bol, eli boş, eliböğründe, eli böğründe, eli çabuk, eli dar, eli geniş, eli hafif, eli koynunda, eli kulağında, eli mahkûm, eli maşalı, elimsende, eli nimetli, eli selek, eli sıkı, eli sopalı, eli şakağında, eli yatkın, eli uz, eli uzun, eli yatkın, eli yordamlı, eli yüreğinde, eli yüzü düzgün, eli yüzü temiz, eline ağır, eline ayağına çabuk, eline çabuk, elinin körü, azel, art elden, havvaanaeli

Anlamı:

1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü

Örnek:

1. El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk

1. El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk

2. Sahiplik, mülkiyet

Örnek:

1. Elimdeki bütün parayı bu eve yatırdım.

1. Elimdeki bütün parayı bu eve yatırdım.

3. Kez, defa

Örnek:

1. İki el silah sesi duyuldu.

1. İki el silah sesi duyuldu.

4. İskambil oyunlarında oynama sırası

5. İskambil oyunlarında her bir tur

Örnek:

1. Kış geceleri arkadaşlar arasında bir el poker çevirmek de keyiftir.

1. Kış geceleri arkadaşlar arasında bir el poker çevirmek de keyiftir.

6. Bazı nesne ve araçların tutmaya yarayan bölümü

Örnek:

1. Kapı eli.

1. Kapı eli.


el (veya elini) uzatmak
Anlamı:

1. birinden bir hakkı almaya kalkışmak

Örnek:

1. Ne var ki niye bizim lokmamıza el uzatırlar?

1. Ne var ki niye bizim lokmamıza el uzatırlar?

2. yardım etmek

Örnek:

1. Sözü geçecek, en umulmadık bir zamanda kendine el uzatabilecek bir adam olmadığı nereden belli?

1. Sözü geçecek, en umulmadık bir zamanda kendine el uzatabilecek bir adam olmadığı nereden belli?


el (veya elini) yakmak
Anlamı:

1. ateşten yeni çıkmak, taze olmak

2. çok pahalı olmak

Örnek:

1. Kirazın kilosu kaça; kiraz değil sanki boncuk ateş, insanın elini yakıyor.

1. Kirazın kilosu kaça; kiraz değil sanki boncuk ateş, insanın elini yakıyor.


el açmak
Anlamı:

1. dilenmek

Örnek:

1. Oturup kör gibi, namerde el açmak iyi mi?

1. Oturup kör gibi, namerde el açmak iyi mi?

2. başkasının yardımını isteyecek durumda olmak

3. kâğıt açmak


el adamı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yabancı kimse


el ağzına bakan, karısını tez boşar
Anlamı:

1. `kişi, özel hayatı ile ilgili ciddi konularda başkasının düşüncesiyle değil kendi düşünceleriyle karar vermelidir` anlamında kullanılan bir söz


el âlem
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Herkes, yabancılar

Örnek:

1. El âlemin ne diyeceği bir yana, benim yerimde sen olsan ne yapardın?

1. El âlemin ne diyeceği bir yana, benim yerimde sen olsan ne yapardın?


el âlemin ağzı torba değil ki büzesin
Anlamı:

1. `başkalarının söyleyeceklerine engel olamazsınız` anlamında kullanılan bir söz


el alışkanlığı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir iş veya hareketin birçok kez yapılması ile kazanılan özellik, ustalık, maharet

Örnek:

1. Kıştan kalan ateşsiz mangalı el alışkanlığı neticesi birkaç kere karıştırdıktan sonra...

1. Kıştan kalan ateşsiz mangalı el alışkanlığı neticesi birkaç kere karıştırdıktan sonra...


el almak
Anlamı:

1. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , tarikatlarda bir mürit, mürşidinden, başkalarına yol gösterme iznini almak

2. bir sanatı yapmak için ustanın iznini almak

3. kâğıt oyunlarında karşı tarafın oynadığı kâğıdın daha önemlisini oynayarak üstünlük sağlamak


el altında
Anlamı:

1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Kolayca alınabilecek yerde, hazırda


el altından
Anlamı:

1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Gizlice

Örnek:

1. Bu husus el altından soruldu.

1. Bu husus el altından soruldu.


el arabası
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Elle sürülen taş, toprak vb. taşımaya yarayan, tek tekerlekli ve iki kollu, küçük araba


el arı düşman gayreti
Anlamı:

1. `dosta düşmana karşı küçük düşmemek için çaba gösterme` anlamında kullanılan bir söz


el atmak
Anlamı:

1. birisinin işine karışmak, müdahale etmek

Örnek:

1. Nereye el atsak altından kirli işler çıkıyor.

1. Nereye el atsak altından kirli işler çıkıyor.

2. bir işe girişmek, teşebbüs etmek

Örnek:

1. Elbette birçok önemli konulara el attı ama ulusumuzun temel sorunlarından bazıları yüzüstü duruyor.

1. Elbette birçok önemli konulara el attı ama ulusumuzun temel sorunlarından bazıları yüzüstü duruyor.

3. sarkıntılık etmek

Örnek:

1. Üvey babasının teklifleri, tenhalarda şurasına burasına el atması.

1. Üvey babasının teklifleri, tenhalarda şurasına burasına el atması.

4. yardım etmek, ilgilenmek


el ayak (veya etek) çekmek
Anlamı:

1. uzaklaşmak, kaybolmak

Örnek:

1. Tarzının, yönteminin piyasadan el ayak çekmek zorunda kalacağını açık seçik kavrıyorsunuz.

1. Tarzının, yönteminin piyasadan el ayak çekmek zorunda kalacağını açık seçik kavrıyorsunuz.

2. Bazı meddahlar da Karagöz oynatmış, şahbaz, hayalbaz veya hayalî isimleriyle yaşadıktan sonra temaşa hayatımızdan el etek çekmişlerdir.

2. Bazı meddahlar da Karagöz oynatmış, şahbaz, hayalbaz veya hayalî isimleriyle yaşadıktan sonra temaşa hayatımızdan el etek çekmişlerdir.


Ön Takı : (bir şeyden)

el ayak çekilmek
Anlamı:

1. ortalıkta hiç kimse kalmamak, ıssızlaşıp sessizleşmek

Örnek:

1. Yollar ıssızdı, el ayak çekilmişti, sokaklarda yolu şaşırdım.

1. Yollar ıssızdı, el ayak çekilmişti, sokaklarda yolu şaşırdım.


el ayası
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Elin, bilekle parmaklar arasındaki iç bölümü


el bağlamak
Anlamı:

1. saygı için ellerini göbeğinin üstüne kavuşturup durmak

2. namaza durmak

Örnek:

1. Durup el bağlayalar yâran saf saf

1. Durup el bağlayalar yâran saf saf


el basmak
Anlamı:

1. kutsal bir şey üzerine el koyarak yemin etmek