92406 kayıt bulundu.
beslenme eğitimcisi
1. isim , isim , isim , isim , Eğitim işiyle uğraşan kimse, terbiyeci
1. isim , isim , isim , isim , Eğitimci olma durumu, terbiyecilik
2. Eğitimcinin yaptığı iş, terbiyecilik
1. sıfat , sıfat , eğitim bilimi , eğitim bilimi , sıfat , sıfat , eğitim bilimi , eğitim bilimi , Eğitimle ilgili, eğitsel, terbiyevi, pedagojik
1. Affetmeyi eğitimsel bir araç olarak kullanmak isteyenler vardır.
1. Affetmeyi eğitimsel bir araç olarak kullanmak isteyenler vardır.
1. isim , isim , isim , isim , Eğitimsiz olma durumu
1. Bu eğitimsizlik, bu başıbozukluk, bu kendini bilmezlik daha nerelere varacak?
1. Bu eğitimsizlik, bu başıbozukluk, bu kendini bilmezlik daha nerelere varacak?
1. -i , -i , -i , -i , Birinin akla uygun, fiziksel ve moral gelişmesi üzerine etki yaparak çeşitli davranış yatkınlıkları, bilgi ve görgü aşılayarak önceden tespit edilmiş amaçlara göre onun belirli bir yönde gelişmesini sağlamak, terbiye etmek
1. Çocukları eğitmek.
1. Çocukları eğitmek.
2. Belli bir konuda yetiştirme
3. Hayvanı istenilen davranışları yapabilecek biçimde yetiştirmek
1. isim , isim , isim , isim , Eğitim işiyle uğraşan kimse
2. Kurs görerek köyde öğretmenlik yapan kimse, köy öğretmeni
1. isim , isim , isim , isim , Eğitmenin işi
1. Neden bir de onların eğitmenliğini yükleniyoruz?
1. Neden bir de onların eğitmenliğini yükleniyoruz?
eğitsel etkinlik, eğitsel film, eğitsel kol, eğitsel oyun
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Eğitimsel, terbiyevi
1. isim , isim , isim , isim , Öğrencilerin çeşitli alanlarda kendilerini yetiştirmelerini amaç edinen çalışma kolu
1. isim , isim , isim , isim , Sürünün yazın öğle sıcağında dinlendiği gölgelik
2. Yolcuların geceyi geçirdikleri yer, han, konak
1. -i , -i , -i , -i , Durdurmak
1. Deveniz gidiyordu eğleyemedim / Kıratın boşanmış bağlayamadım
1. Deveniz gidiyordu eğleyemedim / Kıratın boşanmış bağlayamadım
2. Oyalamak
1. Beni işler eğledi de vaktinde yetişemedim.
1. Beni işler eğledi de vaktinde yetişemedim.
3. Avutmak
gönül eğlencesi, kır eğlencesi
1. isim , isim , isim , isim , Eğlenme işi, sefahat
1. Eli pek açık ve eğlenceye biraz fazla düşkündü.
1. Eli pek açık ve eğlenceye biraz fazla düşkündü.
2. Neşeli ve hoşça vakit geçirten şey veya kimse
1. Karıma göre en güzel eğlence kırda yayan gezmek, kırların havasından istifade etmektir.
1. Karıma göre en güzel eğlence kırda yayan gezmek, kırların havasından istifade etmektir.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Eğlendiren, hoşa giden
1. Yolculuğumuzun en eğlenceli gecesini orada geçirdik.
1. Yolculuğumuzun en eğlenceli gecesini orada geçirdik.
1. isim , isim , isim , isim , Şekerleme, badem, fıstık, kabak çekirdeği vb. şeyler
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Eğlencesi olmayan
1. Serginin eğlence yeri lunapark çoluk çocuk kandıran basit ve eğlencesiz bir kumar yeri hâlinde.
1. Serginin eğlence yeri lunapark çoluk çocuk kandıran basit ve eğlencesiz bir kumar yeri hâlinde.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Eğlence olmaksızın
1. Sayelerinde ne sazsız kalıyoruz ne eğlencesiz, eksik olmasınlar.
1. Sayelerinde ne sazsız kalıyoruz ne eğlencesiz, eksik olmasınlar.