Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
edatlı tümleç
Anlamı:

1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Edat tümleci


ede
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Ağabey


edebî

İlgili Kelimeler:

edebî dil, edebî eser, edebî sanat

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Edebiyatla ilgili, edebiyata ilişkin, yazınsal

Örnek:

1. Gazete idaresinde biriken edebî mecmuaların yapraklarını karıştırıyorum.

1. Gazete idaresinde biriken edebî mecmuaların yapraklarını karıştırıyorum.


Lisan : Arapça edebī

Telaffuz : edebi:

edebî dil
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Edebî değeri olan eserlerde kullanılan dil, yazın dili


edebi edepsizden öğren
Anlamı:

1. `edepsizin yaptığı işlerin yapılmaması gereken işler olduğunu düşünmekle doğru yolu bulmuş, böylece edebi edepsizden öğrenmiş olursun` anlamında kullanılan bir söz


edebî eser
Anlamı:

1. isim , isim , edebiyat , edebiyat , isim , isim , edebiyat , edebiyat , Edebiyat türlerinden biriyle kaleme alınmış, sanat değeri taşıyan eserlerin her biri


edebî sanat
Anlamı:

1. isim , isim , edebiyat , edebiyat , isim , isim , edebiyat , edebiyat , Edebiyatta anlatımı zenginleştirmek, renklendirmek ve daha çarpıcı bir duruma getirmek için temelde benzetme esasına dayalı söz ve manaya bağlı anlatım inceliği ve özelliği


edebikelam
Anlamı:

1. isim , isim , edebiyat , edebiyat , isim , isim , edebiyat , edebiyat , Örtmece


Lisan : Arapça edeb + kelām

Telaffuz : ede'bikela:mı, l ince okunur

edebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Edebilmek işi


edebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Etme ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Size fenalık edebilir, sizi işinizden attırır.

1. Size fenalık edebilir, sizi işinizden attırır.


edebini takınmak
Anlamı:

1. edepli davranmaya başlamak


edebiyat

İlgili Kelimeler:

edebiyat bilimi, edebiyatsever, edebiyat tarihi, karşılaştırmalı edebiyat, burjuva edebiyatı, çocuk edebiyatı, divan edebiyatı, halk edebiyatı, zümre edebiyatı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatı, yazın (II), gökçe yazın

Örnek:

1. Edebiyat hocasıyken talebeme bu nesir sanatından bir defa bahsetmiştim.

1. Edebiyat hocasıyken talebeme bu nesir sanatından bir defa bahsetmiştim.

2. Bir bilim kolunun türlü konuları üzerine yazılmış yazı ve eserlerin hepsi, literatür

Örnek:

1. Hekimlik edebiyatı.

1. Hekimlik edebiyatı.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İçten olmayan, gereksiz, yapmacık, boş sözler


Lisan : Arapça edebiyyāt

Telaffuz : edebiya:tı

edebiyat bilimci
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Edebiyat bilimi ile uğraşan kimse


edebiyat bilimi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Edebiyatı bütün yönleriyle araştıran, inceleyen, irdeleyen ve tahlil eden bilim dalı, yazın bilimi


edebiyat tarihi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bütün edebî hareketleri ve dönemleri, yazarları, şairleri, dil ve üslup özelliklerini açıklayan bilim dalı veya kitap, yazın tarihi

Örnek:

1. Edebiyat tarihinde ise onun adına hiçbir türlü rastlayamazsınız.

1. Edebiyat tarihinde ise onun adına hiçbir türlü rastlayamazsınız.


edebiyat yapmak
Anlamı:

1. bir konu üzerinde gereksiz yere süslü sözler söylemek

Örnek:

1. Biz edebiyat yapmıyoruz, gazetecilik ediyoruz, modern gazetecilik!

1. Biz edebiyat yapmıyoruz, gazetecilik ediyoruz, modern gazetecilik!


edebiyatça
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Edebiyata uygun, edebiyata benzer

Örnek:

1. Burada verdiğim örnek, o edebiyatça edebiyatın şöyle bir aklıma geliveren örneklerinden biri.

1. Burada verdiğim örnek, o edebiyatça edebiyatın şöyle bir aklıma geliveren örneklerinden biri.


edebiyatçı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Edebiyatla uğraşan kimse, yazıncı, yazın eri

2. Edebiyat dersi okutan öğretmen


edebiyatçılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Edebiyatçının yaptığı iş, yazıncılık

Örnek:

1. Harp patlıyor ve askerlere edebiyatçılık, edebiyatçılara askerlik yapmak düşüyor.

1. Harp patlıyor ve askerlere edebiyatçılık, edebiyatçılara askerlik yapmak düşüyor.


edebiyatsever
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Edebiyata tutkun

Örnek:

1. Kalemini de neşter kadar güzel kullandığını sanan, edebiyatsever bir doktordu.

1. Kalemini de neşter kadar güzel kullandığını sanan, edebiyatsever bir doktordu.


Lisan : Arapça edebiyyāt + Türkçe sever

Telaffuz : edebiya'tsever

edebiyatseverlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Edebiyatsever olma durumu


edememek
Anlamı:

1. yapamamak, yapmadan duramamak

Örnek:

1. Bununla birlikte, arada bir senin kulağına, karakterinle bağdaşmayacak sözler fısıldamadan edemedim.

1. Bununla birlikte, arada bir senin kulağına, karakterinle bağdaşmayacak sözler fısıldamadan edemedim.

2. yeterli olmamak


eden bulur, inleyen ölür
Anlamı:

1. `nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün` anlamında kullanılan bir söz


edep

İlgili Kelimeler:

edep yeri, edebikelam

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Toplum töresine uygun davranma

Örnek:

1. Olur şey mi bu, haydi edebinle çık git, çekil karşımdan!

1. Olur şey mi bu, haydi edebinle çık git, çekil karşımdan!

2. İyi ahlak, incelik, terbiye


Lisan : Arapça edeb

edep etmek
Anlamı:

1. utanmak, sıkılmak