92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Türk müziğinde bir usul
Lisan : Farsça dū + yek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Aşırı duygulu
1. Sanat eseri yaratmamakla beraber fazla hisli, duygan olanlar, duygularının kuvveti nispetinde, muhakkak, şu beş hissin noksanını sezip sızlanırlar.
1. Sanat eseri yaratmamakla beraber fazla hisli, duygan olanlar, duygularının kuvveti nispetinde, muhakkak, şu beş hissin noksanını sezip sızlanırlar.
duygu sömürüsü, kapan duygu, karşıt duygu, acıma duygusu, aşağılık duygusu, görmüşlük duygusu, suçluluk duygusu, utanç duygusu, utanma duygusu, üstünlük duygusu
1. isim , isim , isim , isim , Duyularla algılama, his
1. Bitkilerde duygu var mı?
1. Bitkilerde duygu var mı?
2. Belirli nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim
1. Bu laflarda gerçek payı ne kadar çoksa duygu payı da ondan az değildir.
1. Bu laflarda gerçek payı ne kadar çoksa duygu payı da ondan az değildir.
3. Önsezi
1. Yolunuzu değiştirmeniz lazım geldiğini de sezecek kadar bir duygum vardır.
1. Yolunuzu değiştirmeniz lazım geldiğini de sezecek kadar bir duygum vardır.
4. Nesneleri veya olayları ahlaki ve estetik yönden değerlendirme yeteneği
5. Kendine özgü bir ruhsal hareket ve hareketlilik
1. Bütün bu hatıraların yerini bir tek duygu, fena bir duygu, 'fenayım, fena oluyorum, çok fenayım' duygusu kapladı.
1. Bütün bu hatıraların yerini bir tek duygu, fena bir duygu, 'fenayım, fena oluyorum, çok fenayım' duygusu kapladı.
1. isim , isim , isim , isim , Karşısındaki kişinin kendisine acımasını ve istediğini yapmasını sağlamak amacıyla sergilenen davranışlar bütünü
1. istediğini yapmasını sağlamak amacıyla karşısındaki kişinin kendisine acımasını sağlamak
1. isim , isim , isim , isim , Bir konuda duyguları diğer bir kişiyle aynı olan kimse
2. Üyesi olmadığı hâlde bir partinin, bir kuruluşun görüşlerini benimseyen veya bir görüşü, bir öğretiyi, bir akımı tutan kimse, sempatizan
1. isim , isim , isim , isim , Aynı duyguları paylaşma, empati
1. Düşmüş kadınları bu dönemin yazarlarının yücelterek duygudaşlıkla çizdiklerini görüyoruz.
1. Düşmüş kadınları bu dönemin yazarlarının yücelterek duygudaşlıkla çizdiklerini görüyoruz.
2. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Kendini duygu ve düşüncede bir başkasının yerine koyabilme, empati
1. -i , -i , -i , -i , Duygulanmasını sağlamak, duygulanmasına sebep olmak
1. Tanzimat döneminde olduğu gibi bu dönemde de duygulandıran oyunlar yazılmıştır.
1. Tanzimat döneminde olduğu gibi bu dönemde de duygulandıran oyunlar yazılmıştır.
1. isim , isim , isim , isim , Etkilenme, duygulanma
1. Ona en azından iyi duygulanımlar vermem gerekirken üzüyorum onu.
1. Ona en azından iyi duygulanımlar vermem gerekirken üzüyorum onu.
2. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , Duyarlığın harekete geçişi
3. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , Bir ruh durumunun dış sebeplerle değişmesi
4. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , Tutkudan daha düzenli ancak daha güçsüz olan seçkin bir eğilim
5. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , İstenç ve anlıktan ayrı görülen, duygusal tepkiler gösterme durumu
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çabucak duygulanmak
1. Biz de bol keseden duygulanıverdik, o atmosfer içinde.
1. Biz de bol keseden duygulanıverdik, o atmosfer içinde.
Telaffuz : duygulanı'vermek
1. isim , isim , isim , isim , Duygulanmak durumu, tahassüs
2. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , İç salgı bezlerini de kapsayan türlü etkiler altında duygusal tepkiler gösterme
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir olay, bir görünüm karşısında birdenbire güçlü duyguların etkisinde kalmak
1. Annem o kadar duygulandı ki ağlamaya başladı.
1. Annem o kadar duygulandı ki ağlamaya başladı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Duygusu, duyarlığı çok olan, kolay duygulanan, içli, duyar, hassas
1. Doktorlukta fazla duygulu olmaya yer yoktur ama, duygusuz görünmeye de hiç!
1. Doktorlukta fazla duygulu olmaya yer yoktur ama, duygusuz görünmeye de hiç!
1. isim , isim , isim , isim , Tepkilerin öncelikle duygulara dayanması durumu
1. Duygululuk olsa olsa akılla bağdaştığı, aklın kontrolünde kaldığı ölçüde bir değer taşır.
1. Duygululuk olsa olsa akılla bağdaştığı, aklın kontrolünde kaldığı ölçüde bir değer taşır.
2. Çabuk, kolay heyecanlanma eğilimi
3. Uyarımları almadaki incelik
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Duyarlı
1. Bizim kız biraz hayalci, biraz romantik, biraz çokça duygun olsaydı belki başka şeyler de öğrenecekti.
1. Bizim kız biraz hayalci, biraz romantik, biraz çokça duygun olsaydı belki başka şeyler de öğrenecekti.
duygusal düşünme
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Duygularla ilgili, duygulara dayanan, hissî
1. Bu duygusal atmosferden etkileniyorum.
1. Bu duygusal atmosferden etkileniyorum.
2. Duygunun ağır bastığı, duygunun aşırı etkilediği (eser veya insan)
1. Tüm güzel ve yüce şeylere bayılırım. Doğuştan duygusalımdır ben.
1. Tüm güzel ve yüce şeylere bayılırım. Doğuştan duygusalımdır ben.
1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , Bilgiye dayalı düşünmenin karşısında, duygusal boyutu ön planda olan düşünme
1. isim , isim , isim , isim , Duygusal olma durumu
1. Geçmişten söz etmek, çocukluğumdan söz etmek gibi tatlı bir duygusallığa götürür bizi.
1. Geçmişten söz etmek, çocukluğumdan söz etmek gibi tatlı bir duygusallığa götürür bizi.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Duygusu, duyarlığı olmayan, hissiz
1. Alığa döndüm, bir çuval pamuk kadar duygusuzum.
1. Alığa döndüm, bir çuval pamuk kadar duygusuzum.
2. Katı yürekli, umursamaz, hissiz
1. Doktorlukta fazla duygulu olmaya yer yoktur ama, duygusuz görünmeye de hiç!
1. Doktorlukta fazla duygulu olmaya yer yoktur ama, duygusuz görünmeye de hiç!