92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Sekte
2. müzik , müzik , müzik , müzik , Bir müzik eserinde, bitiş etkisi yapan armonik zincirlemeler bütünü
durgun şişkinlik
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sakin
1. Deniz masmavi, hava durgun, her taraf ılıktı.
1. Deniz masmavi, hava durgun, her taraf ılıktı.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Neşesiz, keyifsiz, sessiz
1. Öteki durgun bir Anadolu köylüsü idi.
1. Öteki durgun bir Anadolu köylüsü idi.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Canlı olmayan, sönük, hareketsiz
1. Harp hemen tesirini gösterdi. Piyasa durgun.
1. Harp hemen tesirini gösterdi. Piyasa durgun.
1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Ekonomideki durgunluk ve enflasyonun aynı anda yaşanması, stagflasyon
1. isim , isim , isim , isim , Durgun olma durumu
1. Bana göre ölümün en büyük vasfı durgunluk, hareketsizliktir.
1. Bana göre ölümün en büyük vasfı durgunluk, hareketsizliktir.
2. ekonomi , ekonomi , ekonomi , ekonomi , Alışverişin azlığı vb. nedenlerle piyasanın durgun olması, resesyon
1. sessiz, sakin duruma girmek
1. Posta kâtibi eskiden çok sert bir adamdı. Fakat gitgide ona garip bir durgunluk çökmüştü.
1. Posta kâtibi eskiden çok sert bir adamdı. Fakat gitgide ona garip bir durgunluk çökmüştü.
1. isim , isim , isim , isim , Durmak işi
1. Bu rakkasın durmasına hiçbirimiz alışık değilizdir bu evde, o hep aynı ahenkle sallanmalı.
1. Bu rakkasın durmasına hiçbirimiz alışık değilizdir bu evde, o hep aynı ahenkle sallanmalı.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Ara vermeden, kesintisiz, sürekli
1. İnce, ürkek bir sesle durmadan inliyordu.
1. İnce, ürkek bir sesle durmadan inliyordu.
Telaffuz : du'rmadan
duran top, durmuş oturmuş, dursuz duraksız, durup dinlenmeden, durup durup, durup dururken, süreduran
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Hareketsiz durumda olmak
1. Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu.
1. Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu.
2. İşlemez olmak, çalışmamak
1. Bileğimdeki saat durmuş.
1. Bileğimdeki saat durmuş.
3. Bir yerde bir süre oyalanmak, eğlenmek, eğleşmek, tevakkuf etmek
1. Yolda nerede çeşme gördümse durdum, elimi yüzümü yıkadım, su içtim.
1. Yolda nerede çeşme gördümse durdum, elimi yüzümü yıkadım, su içtim.
4. Dinmek, kesilmek
1. Yağmur durdu.
1. Yağmur durdu.
5. Varlığını sürdürmek
1. Türklerin yüzlerce yıl önceki kitabeleri hâlâ duruyor.
1. Türklerin yüzlerce yıl önceki kitabeleri hâlâ duruyor.
6. Var olmak
1. Bu kadar dersim dururken sinemaya nasıl gideyim?
1. Bu kadar dersim dururken sinemaya nasıl gideyim?
7. Beklemek, dikilmek
1. Oturacak değil, ayakta duracak yer yok.
1. Oturacak değil, ayakta duracak yer yok.
8. Yaşamak
1. Anneannen duruyor mu?
1. Anneannen duruyor mu?
9. Birisinin malı olarak bulunmak veya o malla ilişkisi olmak
1. Yazlık eviniz hâlâ duruyor mu?
1. Yazlık eviniz hâlâ duruyor mu?
10. Kalmak
1. Artık çok durmamış, yanındaki hanımla birlikte balodan çıkmış.
1. Artık çok durmamış, yanındaki hanımla birlikte balodan çıkmış.
11. Bir yerde olmak veya bulunmak
1. Aspirin getirmeyeceğini adı gibi biliyordu çünkü çekmecesinde dokunulmamış bir kutu duruyordu.
1. Aspirin getirmeyeceğini adı gibi biliyordu çünkü çekmecesinde dokunulmamış bir kutu duruyordu.
12. Belli bir durumda, bir görevde bulunmak
1. Her gelişimde ben de maçları seyreder, kaleci dururdum.
1. Her gelişimde ben de maçları seyreder, kaleci dururdum.
13. Ara vermek
1. Sabahtan beri hiç durmadım.
1. Sabahtan beri hiç durmadım.
14. Bir konuyla çok ilgilenmek, üstüne düşmek
15. yardımcı fiil , yardımcı fiil , yardımcı fiil , yardımcı fiil , Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur: Çalışadurmak, bakadurmak, getiredurmak, yiyedurmak gibi
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Hiç durmadan, ara vermeden
1. Bir hafta süreyle durmaksızın işkence ettiği tutuklusunun yüzüne bile bakmamıştı.
1. Bir hafta süreyle durmaksızın işkence ettiği tutuklusunun yüzüne bile bakmamıştı.
Telaffuz : durma'ksızın
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Bisiklet yarışlarında bir yardımcının kol itişiyle yapılan çıkış
1. isim , isim , isim , isim , Dürmek işi
2. Gözleme (II)
3. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Lahana
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Bağlarda, tomurcuk, yaprak ve salkım yiyerek yaşayan, sarımsı gece kelebeği (Sparganothis pilleriana)
1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyi kıvırıp silindir biçiminde kendi üzerine sarmak
1. Kâğıdı dürmek. Halıyı dürmek.
1. Kâğıdı dürmek. Halıyı dürmek.
2. Bir şeyi üst üste katlamak
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Olgun, davranışları tutarlı (kimse)
1. Ona yetişemedi. Yetişse onu tuttuğu durmuş oturmuş bilge konuşmacılardan sanabilirdi.
1. Ona yetişemedi. Yetişse onu tuttuğu durmuş oturmuş bilge konuşmacılardan sanabilirdi.
2. Derli toplu
1. Kuşkularım ve duraksamalarımla, bir türlü durmuş oturmuş bir düzene kavuşamamanın acısını çekiyorum.
1. Kuşkularım ve duraksamalarımla, bir türlü durmuş oturmuş bir düzene kavuşamamanın acısını çekiyorum.
3. Aşırılığa kaçmamış
1. Üstelik de tabirlerle dolu, zengin, durmuş oturmuş bir dili vardı.
1. Üstelik de tabirlerle dolu, zengin, durmuş oturmuş bir dili vardı.
1. isim , isim , isim , isim , Durmuş oturmuş olma durumu
1. Emekli miralaydaki o olgunluk, o durmuş oturmuşluk, o dünyaya serin serin, uzaktan bakabilme kabiliyeti...
1. Emekli miralaydaki o olgunluk, o durmuş oturmuşluk, o dünyaya serin serin, uzaktan bakabilme kabiliyeti...
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Sıkı ağ yapılı moleküllerden oluşan sert ve katı plastik türü
1. isim , isim , isim , isim , Balıkesir iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : dursu'nbey
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Durmadan, durmaksızın
1. Ağlıyordum ve sürekli dursuz duraksız konuşuyordum.
1. Ağlıyordum ve sürekli dursuz duraksız konuşuyordum.