Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
duman rengi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Koyu kül rengi, füme

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu renkte olan


duman vermek
Anlamı:

1. çok duman çıkarmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , ortalığı karıştırmak

Örnek:

1. Sonra sen gazetende istediğin gibi ver dumanı.

1. Sonra sen gazetende istediğin gibi ver dumanı.


dumana boğmak
Anlamı:

1. duman içinde bırakmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , bunaltmak, şüphe içinde bırakmak

Örnek:

1. Adamın kafasını katiyen aydınlatmamalı, karıştırmalı ve dumana boğmalısınız.

1. Adamın kafasını katiyen aydınlatmamalı, karıştırmalı ve dumana boğmalısınız.


dumanı doğru çıksın
Anlamı:

1. `iyi ve güzel olmasa bile yönteme uygun olsun` anlamında kullanılan bir söz


dumanı tepesinden çıkmak
Anlamı:

1. çok öfkelenmek


dumanı üstünde
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Çok taze (sebze, meyve, yemek vb.)

2. Çok yeni, üzerinden çok zaman geçmemiş

Örnek:

1. Anadolu notları arasına bugün dumanı üstünde bir Rumeli notu sıkıştırıyorum.

1. Anadolu notları arasına bugün dumanı üstünde bir Rumeli notu sıkıştırıyorum.

3. Genç

Örnek:

1. Durdum, kızların yüzüne baktım, bunlar dumanı üstünde yerli, İstanbul kızlarıydı.

1. Durdum, kızların yüzüne baktım, bunlar dumanı üstünde yerli, İstanbul kızlarıydı.


dumanlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dumanlamak işi


dumanlamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Dumanlı duruma getirmek

2. Dumana tutmak

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sarhoş etmek

Örnek:

1. Rıza bey, kafasını iyice dumanlamadan uduna uzanmazdı zaten.

1. Rıza bey, kafasını iyice dumanlamadan uduna uzanmazdı zaten.


dumanlanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dumanlanmak durumu

Örnek:

1. Avcı adedi üçü geçince rakamı seçmek hususunda karga zekâsının dumanlanmaya başladığı görülmüştür.

1. Avcı adedi üçü geçince rakamı seçmek hususunda karga zekâsının dumanlanmaya başladığı görülmüştür.


dumanlanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dumanlı duruma gelmek

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sarhoş olmak

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bulanmak, karışmak

Örnek:

1. Kafam dumanlandı.

1. Kafam dumanlandı.


dumanlı

İlgili Kelimeler:

başı dumanlı, kafası dumanlı

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dumanı olan, duman çıkaran

Örnek:

1. Dumanlı barut.

1. Dumanlı barut.

2. Sisli, sisle örtülü

Örnek:

1. Her türlü çiçekle kırlar süslenmiş / Yeşil yaprak giyer dumanlı dağlar

1. Her türlü çiçekle kırlar süslenmiş / Yeşil yaprak giyer dumanlı dağlar

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sıkıntılı, bulanık

Örnek:

1. Karışık rüyalarda görülen manzaralar gibi dumanlı bir sahne.

1. Karışık rüyalarda görülen manzaralar gibi dumanlı bir sahne.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Esrik, sarhoş


dumanlılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dumanlı olma durumu


dumansız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dumanı olmayan, duman çıkarmayan

Örnek:

1. Dumansız barut.

1. Dumansız barut.


dumansız baca olmaz, kahırsız koca olmaz
Anlamı:

1. `dumanı olmayan baca olamayacağı gibi karısına sıkıntı vermeyen koca da olmaz` anlamında kullanılan bir söz


dumansızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dumansız olma durumu


dümbelek

İlgili Kelimeler:

enayi dümbeleği, ukala dümbeleği

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ağzına deri gerilmiş, çanak biçiminde, darbukaya benzer bir tür çalgı, dümbüldek

Örnek:

1. Biri avurtlarını şişirip dümbelek çalmaya, diğeri zurna üflemeye başlar.

1. Biri avurtlarını şişirip dümbelek çalmaya, diğeri zurna üflemeye başlar.

2. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Anlayışsız, sersem


Lisan : Farsça dunbek

dümbelekçi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dümbelek çalan veya satan kimse


dümbelekçilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dümbelekçinin yaptığı iş


dümbeleklik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dümbelek olma durumu


dümbük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pezevenk


dümbüklük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pezevenklik


dümbüldek
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dümbelek


dümdar
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , askerlik , askerlik , isim , isim , eskimiş , eskimiş , askerlik , askerlik , Artçı


Lisan : Farsça dumdār

Telaffuz : dümda:rı

dümdüz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok düz

Örnek:

1. Mühendislerin keşfine göre, taş ocağı olarak işletilirse yirmi senede dümdüz olabilirmiş.

1. Mühendislerin keşfine göre, taş ocağı olarak işletilirse yirmi senede dümdüz olabilirmiş.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sade, basit

Örnek:

1. Yirmi iki senelik dümdüz bir hayat.

1. Yirmi iki senelik dümdüz bir hayat.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bilgisi, görgüsü çok dar bir sınır içinde kalan (kimse)


Telaffuz : dü'mdüz

dümdüzlük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dümdüz olma durumu