92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Sürekli olarak aç kalma
1. Haftalarca döngel orucu tutmaktan betleri benizleri toprak rengine dönmüştü.
1. Haftalarca döngel orucu tutmaktan betleri benizleri toprak rengine dönmüştü.
kısır döngü
1. isim , isim , isim , isim , Herhangi bir olayın birden fazla tekrarlanması
2. mantık , mantık , mantık , mantık , Kısır döngü
1. isim , isim , isim , isim , Gereği yokken kahramanlık göstermeye kalkışma durumu
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Donu olan
1. Beyaz donlu çocukların yol kenarında selama duruşları beni içlendiriyordu.
1. Beyaz donlu çocukların yol kenarında selama duruşları beni içlendiriyordu.
donma derecesi, donma noktası
1. isim , isim , isim , isim , Donmak işi
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Bir maddenin akışkan durumdan katı duruma geçtiği derece
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Eriyik durumda bulunan bir metalin kendi özelliğine bağlı olarak donmaya başladığı andaki ısı derecesi
2. kimya , kimya , kimya , kimya , Suyun donmaya başladığı derece
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sıvı, soğuğun etkisiyle katı duruma gelmek, buz tutmak
2. Yaşamını yitirmek, soğuktan ölmek
1. Arabacım neredeyse donmak üzereydi.
1. Arabacım neredeyse donmak üzereydi.
3. Çok üşümek
4. Bitki soğuktan zarar görmek, yararlanılmaz duruma gelmek
5. Kimyasal bir etki ile katılaşmak
1. Çimento ve alçı çabuk donar.
1. Çimento ve alçı çabuk donar.
6. fizik , fizik , fizik , fizik , Eriyik durumda bulunan bir metal katı duruma geçmek
7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Beklenmedik bir durum karşısında birden hareketsiz kalmak
1. Salonun içinde kimse kımıldayamadı. Hepsi olduğu yerde dondu. Taş kesildi.
1. Salonun içinde kimse kımıldayamadı. Hepsi olduğu yerde dondu. Taş kesildi.
8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gelişmemek, yeniliklere açık olmamak
1. Bütün kafaların donmuş, taşlaşmış olmasını istiyorlar.
1. Bütün kafaların donmuş, taşlaşmış olmasını istiyorlar.
dönme dolap, dönme ekseni, köşe dönmeci, baş dönmesi, kıl dönmesi
1. isim , isim , isim , isim , Dönmek işi
1. Dönmeyi kararlaştırmış da olsa bir aksilik, mutlaka bir aksilik, benim saadetime engel olacaktı.
1. Dönmeyi kararlaştırmış da olsa bir aksilik, mutlaka bir aksilik, benim saadetime engel olacaktı.
2. Ameliyatla cinsiyet değiştiren kimse
3. matematik , matematik , matematik , matematik , Biçimi değişmeyen bir şeklin ekseni çevresindeki hareketi
4. sıfat , sıfat , din bilgisi , din bilgisi , sıfat , sıfat , din bilgisi , din bilgisi , Başka bir dindeyken Müslüman olan, mühtedi
1. isim , isim , isim , isim , Eğlence alanlarında, bir eksen çevresinde yukarıdan aşağı dönen ve oturma yerleri olan eğlence aracı
1. Her işten sıkıldı ama lunaparkların işlemeli dönme dolaplarına bakmaktan hiç sıkılmadı.
1. Her işten sıkıldı ama lunaparkların işlemeli dönme dolaplarına bakmaktan hiç sıkılmadı.
2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Büyük konaklarda bir yerden bir yere yemek geçirmek için duvardaki bir açmaya yerleştirilmiş, dönebilen dolap
1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Dönen bir cismin her noktasının çizdiği çemberlerin merkezlerinden geçen doğru
fırdöndü, gündöndü, yanardöner, köşe dönücü
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kendi ekseni üzerinde veya başka bir şeyin dolayında hareket etmek
1. İçeride anahtarın acı bir gıcırtıyla döndüğünü duydum.
1. İçeride anahtarın acı bir gıcırtıyla döndüğünü duydum.
2. -e , -e , -den , -den , -e , -e , -den , -den , Geri gelmek, geri gitmek
1. Ertesi gün aynı yoldan Bodrum'a döndük.
1. Ertesi gün aynı yoldan Bodrum'a döndük.
3. -e , -e , -e , -e , Yönelmek
1. Babam birdenbire bana döndü.
1. Babam birdenbire bana döndü.
4. -i , -i , -i , -i , Sapmak
1. Gülümseyerek bir köşeyi döndü.
1. Gülümseyerek bir köşeyi döndü.
5. -e , -e , -e , -e , Bir şeyi andıracak duruma girmek, benzemek
1. Dikmen yolları, mabede adak için gidenlerin yollarına dönmüştü.
1. Dikmen yolları, mabede adak için gidenlerin yollarına dönmüştü.
6. Sınıfta kalmak
1. Çocuk çalışmazsa bu yıl döner.
1. Çocuk çalışmazsa bu yıl döner.
7. -e , -e , -e , -e , Durumdan duruma geçmek, değişmek, olduğundan daha değişik bir durum almak, benzemek
1. Erkekler tekaüt olunca çocuğa dönüyorlar.
1. Erkekler tekaüt olunca çocuğa dönüyorlar.
8. -de , -de , -de , -de , Belirli bir yerde dolaşmak
9. -de , -de , -de , -de , Kendini bir yandan bir yana çevirmek
1. Yatağında sabaha kadar dönüp durdu.
1. Yatağında sabaha kadar dönüp durdu.
10. Yönetilmek, düzene konulmak, çekip çevrilmek
11. -e , -e , -e , -e , Söz konusu etmek, hatırlamak
1. Biz yine onun gençliğine, lise öğretmeni olduğu zamana dönelim.
1. Biz yine onun gençliğine, lise öğretmeni olduğu zamana dönelim.
12. -e , -e , -e , -e , Bırakılan bir konu veya işe başlamak
13. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hileyle, gizlice yapılmak
1. Burada bir şeyler oluyor, bir şeyler dönüyor ama anlayamıyorum.
1. Burada bir şeyler oluyor, bir şeyler dönüyor ama anlayamıyorum.
14. din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , İnanç, din veya düşüncesini değiştirmek
1. Annesinin İtalyan Yahudisiyken döndüğünü söylemişti.
1. Annesinin İtalyan Yahudisiyken döndüğünü söylemişti.
1. isim , isim , isim , isim , Daha sonra kullanılmak üzere bir kap içinde dondurulmuş taze sebze
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Verici
Lisan : Fransızca donneur
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Saç kepeği, kaş konağı
2. Kalınlaşmış, tabaka durumuna gelmiş kir
Telaffuz : do'nra
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Don giymemiş olan
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yoksul
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Serseri
1. `bir şeyden yoksun olan kişinin gönlünden hep o şeyden bol bol edinmek geçer` anlamında kullanılan bir söz
donuk donuk
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Parlak olmayan, mat (II)
1. Donuk ışıkta birçok fokun mağaraya girdiğini görmüş.
1. Donuk ışıkta birçok fokun mağaraya girdiğini görmüş.
2. Canlılığı olmayan, fersiz (göz)
1. Bakarsınız donuk bakışlı, alık suratlı bir adam onların elinde bir dâhi çehresi alıvermiş.
1. Bakarsınız donuk bakışlı, alık suratlı bir adam onların elinde bir dâhi çehresi alıvermiş.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Canlılığı az olan, durgun, uyuşuk (kimse)
1. Donuk bir adam.
1. Donuk bir adam.
dışa dönük, halka dönük, içe dönük
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dönmüş, çevrilmiş (kimse)
1. Sırtı dönük orta yaşlı adam doğruldu.
1. Sırtı dönük orta yaşlı adam doğruldu.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yönelmiş
1. Artık kendime dönük şeyler yazmıyordum.
1. Artık kendime dönük şeyler yazmıyordum.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Canlılığı olmayarak
1. Zeki ve yuvarlak yüzlü bir çocuk, kendinden büyük kılıcına sarılmış, donuk donuk bakıyor.
1. Zeki ve yuvarlak yüzlü bir çocuk, kendinden büyük kılıcına sarılmış, donuk donuk bakıyor.
2. Rengini ve parlaklığını yitirmiş, mat bir biçimde
1. Pirinç kakmaları donuk donuk ışıldayan hamam kapısını iterek içeri girdi.
1. Pirinç kakmaları donuk donuk ışıldayan hamam kapısını iterek içeri girdi.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Donuk duruma gelmek
1. Sonra birdenbire donuklaşarak müdüre sordu.
1. Sonra birdenbire donuklaşarak müdüre sordu.