92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , jeoloji , jeoloji , isim , isim , jeoloji , jeoloji , Kalsiyum ve magnezyumlu karbonat birleşiminde bir mineral
Lisan : Fransızca dolomite
Telaffuz : l ince okunur
1. isim , isim , isim , isim , Havada su buğusunun birden yoğunlaşıp katılaşmasından oluşan, türlü irilikte, yuvarlak veya düzensiz biçimli buz parçaları durumunda yere hızla düşen bir yağış türü
1. Dolu ekinlerini vurmuşsa bir yıl aç demekti.
1. Dolu ekinlerini vurmuşsa bir yıl aç demekti.
doludizgin, dolu serpme, bir dolu, deli dolu, hayat dolu, yaşam dolu, yüreği dolu
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçi boş olmayan, dolmuş, meşbu, pür, boş karşıtı
1. Su ile dolu bir şişe.
1. Su ile dolu bir şişe.
2. Bir yerde sayıca çok
1. Dağda keklik dolu.
1. Dağda keklik dolu.
3. Boş yeri olmayan, her yeri tutulmuş olan
1. Haftaya pazartesiye kadar bütün uçaklar dolu.
1. Haftaya pazartesiye kadar bütün uçaklar dolu.
4. Boş vakti olmayan, meşgul
1. Bugün doluyum.
1. Bugün doluyum.
5. Çok olan (iş, uğraş, olay vb.)
6. İçinde atılacak mermisi bulunan (top, tüfek vb. ateşli silahlar)
1. Tabanca doludur, dikkat edin.
1. Tabanca doludur, dikkat edin.
7. Tornacılıkta delik açılmamış (gereç)
8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir duygunun güçlü etkisinde olan
9. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , İçki doldurulmuş bardak
1. isim , isim , isim , isim , Zımpara üretiminde tanecikler arasında belirli boşluklar kalmayacak biçimde düzenlenen tane yapıştırma işlemi
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Son hızla, çok hızlı bir biçimde
1. Bir gün doludizgin boşanan atlarımızla.
1. Bir gün doludizgin boşanan atlarımızla.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Tam anlamıyla
1. Doludizgin, bir bekârlığın tam tadını çıkaran, renkli, değişken, hızlı bir yaşam sürüyordum.
1. Doludizgin, bir bekârlığın tam tadını çıkaran, renkli, değişken, hızlı bir yaşam sürüyordum.
Telaffuz : dolu'dizgin
1. son hızla koşmak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , kendini kaptırıp sürüklenmek
1. Kendimi yalnız sanıyor ve talihin arabasında doludizgin gidiyordum.
1. Kendimi yalnız sanıyor ve talihin arabasında doludizgin gidiyordum.
1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Göz yaşarmak, ağlayacak duruma gelmek
1. isim , isim , isim , isim , Dolu olma durumu
1. İçimde bir boşlukla karmakarışık bir doluluk boğazlaşıyor.
1. İçimde bir boşlukla karmakarışık bir doluluk boğazlaşıyor.
1. isim , isim , isim , isim , Doldurma işi
1. Benzin dolum yeri.
1. Benzin dolum yeri.
1. isim , isim , isim , isim , Ay'ın tam bir daire olarak dolgun, parlak görüldüğü evre, ayın on dördü, bedir
1. gereğinden çok olmak, gereğinden çok kaplamak
1. Dışarıda bulutsuz bir temmuz göğü, öğle güneşinin yakıcı aydınlığıyla dolup taşıyordu.
1. Dışarıda bulutsuz bir temmuz göğü, öğle güneşinin yakıcı aydınlığıyla dolup taşıyordu.
2. çok kalabalık olmak
1. Millî takımın karşılaşmalarında stadyumlar dolup taşıyor.
1. Millî takımın karşılaşmalarında stadyumlar dolup taşıyor.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir yerde toplanmak, bir araya gelmek
1. Arkasındaki bütün ömrünün bedbahtlığı suratına doluştu.
1. Arkasındaki bütün ömrünün bedbahtlığı suratına doluştu.
ağız dolusu, avuç dolusu, bir çuval dolusu, etek dolusu, kucak dolusu
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dolduracak kadar
1. Aç ve susuzuz düşüncesiyle bir sepet dolusu şeftali de almışlar getirmişler.
1. Aç ve susuzuz düşüncesiyle bir sepet dolusu şeftali de almışlar getirmişler.
1. isim , isim , biyoloji , biyoloji , isim , isim , biyoloji , biyoloji , Oğulcuğun gelişimini büyük ölçüde tamamladığı, bütün organ taslaklarının oluştuğu üçüncü aydan doğuma kadarki durumu, cenin, fetüs
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çok çabuk veya kısa zamanda dolmak
1. Kahvenin rakı kokan havası bir köçekçenin kıvrak nağmeleriyle doluverdi.
1. Kahvenin rakı kokan havası bir köçekçenin kıvrak nağmeleriyle doluverdi.
Telaffuz : dolu'vermek
1. içinden çıkılmayan güç bir durum karşısında söylenen bir söz
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Asklı mantarlardan, toprak içinde yumru biçiminde yetişen, yenilebilen bir bitki, yer mantarı, keme, karakeme (Tuber melanosporum)
1. Sen domalan bilir misin? Patates gibi bir şeydir, mantar gibi lezzetlidir.
1. Sen domalan bilir misin? Patates gibi bir şeydir, mantar gibi lezzetlidir.
1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Dizler bükük, baş ileride, çömelmiş bir durum almak