Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
dolaşabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dolaşabilmek işi


dolaşabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dolaşma ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. İnce uzun parmaklı elleri hastane ecza dolaplarının raflarında kaza çıkarmaksızın dolaşabiliyordu.

1. İnce uzun parmaklı elleri hastane ecza dolaplarının raflarında kaza çıkarmaksızın dolaşabiliyordu.


dolaşık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Karışık (saç, ip vb.)

Örnek:

1. Bir buğday benizli zülfü dolaşık / Gitme diye beni yolda eğler var

1. Bir buğday benizli zülfü dolaşık / Gitme diye beni yolda eğler var

2. Dolaşarak giden (yol)

Örnek:

1. Tozlu ve dolaşık yollar üzerinde saatlerce taban tepmiş.

1. Tozlu ve dolaşık yollar üzerinde saatlerce taban tepmiş.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kolay çözülmeyecek veya içinden çıkılmayacak derecede karışık

Örnek:

1. Birtakım dolaşık işleri yüzünden istifasını verip çekildi.

1. Birtakım dolaşık işleri yüzünden istifasını verip çekildi.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Amacını doğrudan doğruya değil de dolayısıyla sezdiren

Örnek:

1. Dolaşık ve tutuk bir dille, yarı anlaşılır yarı anlaşılmaz cümleler mırıldanmaya başladı.

1. Dolaşık ve tutuk bir dille, yarı anlaşılır yarı anlaşılmaz cümleler mırıldanmaya başladı.


dolaşıklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dolaşık olma durumu


dolaşıksız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dolaşık olmayan


dolaşılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dolaşılmak işi


dolaşılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dolaşma işi yapılmak

Örnek:

1. Her yer dolaşıldı. Burada dolaşılmaz.

1. Her yer dolaşıldı. Burada dolaşılmaz.


dolaşım

İlgili Kelimeler:

dolaşım ortaklığı, açık dolaşım sistemi, büyük kan dolaşımı, kan dolaşımı, küçük kan dolaşımı, para dolaşımı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dolaşma işi

2. ekonomi , ekonomi , ekonomi , ekonomi , Dolanım

3. anatomi , anatomi , anatomi , anatomi , Kan dolaşımı


dolaşım ortaklığı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Müşterilerine yurt dışında da hizmet verebilmek için cep telefonu firmalarının başka ülkelerin iletişim firmalarıyla kurduğu iş birliği


dolaşıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dolaşıvermek işi


dolaşıvermek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çabucak veya kısa zamanda dolaşmak


Telaffuz : dolaşı'vermek

dolaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dolaşmak işi

Örnek:

1. Bir yaşlı yörük kasaba sokaklarında dolaşmaya başlamıştı.

1. Bir yaşlı yörük kasaba sokaklarında dolaşmaya başlamıştı.


dolaşmak fiil

İlgili Kelimeler:

sarmaş dolaş

Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Gezmek, gezinmek

Örnek:

1. Büsbütün gece kapanmadan şehri biraz dolaşmak istedik.

1. Büsbütün gece kapanmadan şehri biraz dolaşmak istedik.

2. Doğru gitmeyip yolu uzatmak

Örnek:

1. Bu yoldan giderseniz çok dolaşırsınız.

1. Bu yoldan giderseniz çok dolaşırsınız.

3. Dönüp başka bir yönden gelmek

Örnek:

1. Dolaş da arka kapıdan gel.

1. Dolaş da arka kapıdan gel.

4. Akmak

Örnek:

1. Damarlarında aynı kan dolaşıyor.

1. Damarlarında aynı kan dolaşıyor.

5. Saç, iplik vb. şeyler birbirine karışarak güç çözülür duruma gelmek

Örnek:

1. Saçları taranmamaktan dolaşmış.

1. Saçları taranmamaktan dolaşmış.

6. -i , -i , -i , -i , Bir yeri belli bir amaçla gezmek

Örnek:

1. Müzeleri dolaşmak.

1. Müzeleri dolaşmak.

7. Denetlemek amacıyla bir yeri gezmek

8. Nefes, el bir şey üzerinde hafifçe hareket etmek

9. müzik , müzik , müzik , müzik , Gezinmek

10. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok kimse tarafından söylenmek

11. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Belirmek

Örnek:

1. Başında dolaşan bir tehlikeden bahsediyorum.

1. Başında dolaşan bir tehlikeden bahsediyorum.


dolaştırabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dolaştırabilmek işi


dolaştırabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Dolaştırma ihtimali veya imkânı bulunmak


dolaştırılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dolaştırılmak işi


dolaştırılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dolaştırma işine konu olmak

Örnek:

1. Çocuk bahçede dolaştırıldı.

1. Çocuk bahçede dolaştırıldı.


dolaştırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dolaştırmak işi


dolaştırmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Dolaşma işini yaptırmak

Örnek:

1. Sözlerim acı diye kızım gücenme bana / Bak cılız sürüsünü dolaştıran çobana

1. Sözlerim acı diye kızım gücenme bana / Bak cılız sürüsünü dolaştıran çobana


dolay

İlgili Kelimeler:

dolay kutupsal

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir yeri saran başka yerlerin bütünü, civar

Örnek:

1. Yaratma heyecanı içinde yorulma denen şey onun dolayına uğramazdı.

1. Yaratma heyecanı içinde yorulma denen şey onun dolayına uğramazdı.


dolay kutupsal
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , gök bilimi , gök bilimi , sıfat , sıfat , gök bilimi , gök bilimi , Kutup yakınında olan


dolayabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dolayabilmek işi


dolayabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Dolama ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Dolamaya gücü yetmek


dolayı

İlgili Kelimeler:

dolayı dolayı, fırdolayı

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Çevrede, etrafta bulunan

Örnek:

1. Şehirden, dolayı köylerden çağrılanlar geliyorlar.

1. Şehirden, dolayı köylerden çağrılanlar geliyorlar.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Ötürü

Örnek:

1. Ona böylesi kararlarından dolayı soru sorulmazdı.

1. Ona böylesi kararlarından dolayı soru sorulmazdı.


dolayı dolayı
Anlamı:

1. zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , Dönerek

Örnek:

1. Bizim alayımız leylek alayı / Havada uçarız dolayı dolayı

1. Bizim alayımız leylek alayı / Havada uçarız dolayı dolayı